GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLEMONTO MU? CUMHURİYETİ DEMOKRATKLEŞMİŞ TOPLUMSAL YAŞAM MI?
Gerçi kapatılalı yıllar oldu Ottoman Bankası…
Biraz benim gibi eskiler hatırlar bankanın bu reklamını: “Yok Birbirimizden Farkımız, Biz Osmanlı Bankasıyız”
Temel kaygıları ve istemleri aynıydı: Demokratikleşmiş cumhuriyetten ziyade eskiye dönüş özlemi. Yani “güçlendirilmiş parlamento!”
Aralarında küçük küçük nüanslar olsa da, aslında bu partiler ideolojik olarak birbirleriyle hemen hemen örtüşmektedir. Zaten bunları bir arada tutan, yan yana getiren aralarındaki bu güçlü ideolojik benzerlik. Adı da oradan geliyor: Milli İttifak.
İki gün önce, bu birbiriyle örtüşen partilerin bir araya gelişlerindeki temel kurgu ise: “Asiye Nasıl Kurtulur” ziyade, “Asiye’ den nasıl kurtulacağız”
HDP, TİP’ in dışında, “Milli Mutabakat” koalisyon diye adlandırdığım 6 partinin genel başkanları bir araya gelerek birlikte yeni bir ittifakın ön şartlarını tartıştılar. Bu toplantıya ilişkin sonuç bildirgesi, bu ayın 28’ in de kamuoyuna deklere edileceği açıklandı.
Objektiflere verilen “büyük” fotoğraf karesi, mahşerin altı altılısı duygusunu oluşturdu bende. Ancak bu fotoğraf karesi için “İşte Sarayın Kabusu” şeklinde başlık atanlarda oldu.
Özellikle CHP’ nin sola yakın kanadını saymazsak, parti içinde, yıllardır önemli bir güç odağı haline gelen ulusalcı kanat, HDP, TİP’ in bu fotoğraf karesinde olmamasından “çok çok memnun.”
Bu kesim, CHP içinde tazyik oluşturarak, CHP’ yi iyiden iyiye sağ’a doğru savuruyor.
Umarım, CHP içinde önemli ve değerli sola yakın bu kesimler, bu gidişata bir dur diyebilir…
İşin usulüne değil, esasına bakacak olursak, bu araya gelişlerindeki temel mesele: ülkenin nasıl demokratikleşeceği, Kürt sonunun demokratik, barışçıl yollarla nasıl çözüleceği, toplumsal barışı, toplumsal ekonomik kalkınmayı, evrensel hukukun içselleştirilmesi, adaletin nasıl tesis edileceği, ekolojik alanın nasıl korunacağına dair konular değildir elbette.
Zorunlu olarak bu bir araya geliş, daha çok, “Ülkeyi ve toplumu AKP’ nin elinden nasıl kurtarırız” ın kısa vadeli bir kurgusudur.
Zaten; kuruluş felsefeleri, savundukları ideoloji, taban hakikatleri nazara alındığında, bu altı partiden, özellikle Kürt sonunu başta olmak üzere diğer sıralamaya çalıştığım benzer sorunların çözümünü beklemek saftirikliktir bana göre.
AKP ve MHP bloğu iktidardan düşürülse bile, savundukları ideoloji, kuruluş felsefesi ve konsolide ettikleri genel kitle değerlendirdiğinde, HDP, Kürt siyasal hareketi ile sol/sosyalist oluşumları, Sayın Sırrı Süreyya Önder’ in belirttiği gibi Beyaz Atlı Prens beklemeyecek. Neticede sistem kaldığı yerden devam edecek, sadece aktörler değişecektir.
Yıllarca demokratik yaşamdan, bilimden, sanatta kopartılmış, Cami ile kışla arasına sıkıştırılmış toplumun büyük bir kısmını konsolide eden bu partilerin tüzüğü, söylemleri ve saha pratikleri bunun en somut, en yalın halidir. Bu durum da, 3. yol için en büyük handikap, toplumsal gerçeklik ve açmazdır.
AKP GİDER Mİ, GİTMEZ Mİ?
AKP/MHP bloğu gider mi, gitmez mi, onu önümüzdeki süreç ve söylemdeki pratik belirleyecektir.
Ancak, 3.büyük güç olan 3.yol, bunlara takılmadan, buna göre hazırlanmalı ve süreci buna göre örmeli ve bunu da yaparken amasız, fakatsız, emekten, barıştan, adaletten yana olan kurumlarla kendi çeperini daha da genişleterek, kimseye eklenmeden kendi çizdiği demokratik yolda hareket etmelidir.
Ana muhalefette, yeni bir heyecan, yeni bir paradigma, yeni bir dil tutturamama hali yaşanıyor.
18 yılın sonunda gelinen noktada mevcut hükümet artık son anlarını yaşıyor gibi.
Yaşıyor yaşamasına da… Bugün hala ana muhalefet partisi eskide tekrarda ısrar ediyor. Topluma kendini anlatamıyor. Yeni bir heyecan, yeni bir paradigma, yeni bir dil tutturamama hali yaşıyor.
Bu yüzden anketlerde “Kaybeden bir iktidar, kazanamayan bir muhalefet” sonucunu ortaya çıkartıyor.
Evet, dediğimiz gibi; bu iktidar gider mi, gitmez mi? Onu şimdiden kestirmek güç.
Şayet giderlerse, umarım Sayın Sırrı Süreyya Önder ve bizler kaygılarımızda yanılır ve Beyaz Atlı Prens gelir; Demokrasi, barış, adalet, evrensel hukukun toplumsal yaşamımızın bir parçası olur.
Son söz olarak: HDP olmadan demokrasi olmaz, demokrasi olmayan yerde halklar adına siyaset olmaz!
Unutmayalım: Güçlendirilmiş parlamento değil, cumhuriyeti demokratikleşmiş bir ülke, toplumsal barışı, özgür bir geleceğin inşasını beraberinde getirir.