**BARIŞLA YENİ BİR BAŞLANGIÇ**
Değerli dostlar ve arkadaşlar,
Barış ve Demokratik Çözüm süreci hakkında, herkesin bireysel ve toplumsal düşünceleri bulunmaktadır. Kiminin görüşleri olumlu, kimisinin ise olumsuzdur.
Düşüncelerini ifade eden arkadaşlarımız, kimseyi rencide etmeden, kendi fikirlerini ve çözüm önerilerini sunarlarsa, hem kendileri hem de toplum için faydalı bir iş yapmış olurlar.
Devletlere karşı düşünce ve ifade özgürlüğü için mücadele yürüten bireyler ve gruplar; aynı yolda yürüyen, benzer toplumsal mücadeleleri yürüten, kendini farklı gören yapılar, birbirlerine tahammül göstermek zorundadır.
Hiç kimse, kim olduğuna bakılmaksızın, her kesim için geçerli olan temel hak ve özgürlüklerin, herkes için uygulanması gerektiğini unutmamalıdır. Bu düşünce ve pratik, kimseyi ayrıcalıklı hale getirmemeli ve getirmemelidir.
Eğer farklılık, ayrıcalığa dönüşürse, o zaman toplumun öz değerlerinden bahsedilemez. Hiç kimse, doğru da olsa, ayrıcalıklı olduğunu başkalarına dayatmamalıdır. Zira DEMOKRATİK TOPLUM, hiç kimsenin toplum adına ayrıcalıklı hale gelmemesi gereken bir durumdur.
Tarih boyunca, toplum adına hareket eden tüm örgüt ve örgütlenme modelleri; toplumu özgürlük yerine, ilk dönemlerde kölelik, daha sonra ise modern köleliği inşa ederek, modern bağlılıklar yaratmıştır.
Her tür bağlılık, kimden gelirse gelsin, toplum odaklı değilse, belli bir noktadan sonra maddi ve manevi çıkarlar haline dönüşebilir. “Demokratik Toplum”, maddi ve manevi hastalıktan modern kurtuluşun adıdır. Toplumun kendisi olma durumudur.
Toplum kendi kendisini yönetirken, hiç kimse, toplum adına ayrıcalıklı olduğunu düşünmemeli, özellikle pratikte böyle bir durum olmamalıdır. Çünkü bu, ciddi tahribatlara neden olabilir.
Bu çağ, herkesin düşünebildiği bir çağdır. Düşünürken; iyi düşünmeli, iyi konuşmalı ve iyi yapmalıyız. Bu özellikler, kimseye ayrıcalık değil, daha fazla toplumsal sorumluluk ifade etmelidir.
Toplumsal sorumluluk; toplumsal vicdan, ahlak ve adalet gerektirir. Bu hassasiyetle düşünen, düşünce beyan eden arkadaşlarımız, doğru olsalar bile kimseyi kırmadan ve incitmeden, istediklerini yapmaya çalışırlarsa, insanlık havuzuna bir damla da olsa katkı sunmuş olurlar.
Barış ve Demokratik Toplum süreci; toplumun barışa ilişkin ortak eğilimine verilen değerdir. Savaş ve Barış ikileminde, toplumun barıştan yana tavır geliştirmesi sonucu, öncülüğün risk alarak üstlendiği bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, toplumun yararına olan bir sorumluluktur; zaten toplumun zararına bir karar tutmaz.
Bana göre bu, doğru bir karar. Devletlerin savaş politikalarına rağmen, barış mücadelesi çağın öne çıkardığı bir gerçektir. Mücadelenin, savaş yerine daha zor olan barış ve demokrasiyle sürdürülmesi gerekmektedir. Bu, bir devrim değil; zihinlerde bir devrim yaratma durumudur. Zihniyet devrimi olmadan, metot devrimi de olmaz.
Kriz ve kaosa giren Kapitalist Moderniteye karşı, Demokratik Toplumun inşası için Demokratik Modernlikle düşünmek ve onun yapısallığını oluşturmak insani bir görev ve sorumluluktur. Buna hazırlanmak, Kapitalist modernist zihniyeti kişiliklerimizden maddi ve manevi boyutlarıyla silip atmak tarihsel bir görev ve sorumluluktur. Öncelikle bunu başlatmalı ve başarmalıyız.
Sevgiler, saygılar.