21.yy. “Demokratik uygarlık çağı” olarak değerlendirilen bir çağ olarak her kesin bilincini zorlamakta. “Kapitalist Modernite”nin
1)Azami kar talanı boyutu
2)ulus devlet zulmü boyutu
3)Endüstriyalizmin teknoloji yoluyla tahribatı boyutuyla; özel mülkiyetin ortaya çıkışından bu güne kadar,sermaye birikimini esas alan egemen güçler; önce Kentleşiyor, Devletleşiyor, Kıtalararasılaşıyor, şu anda uluslararası aşamaya geçiş yapmış durumdalar.
Kendi iç işleyişi ile ilgili esas aldıkları yol ve yöntem azami para kazanma hırsı; birilerinin para kazanmasını sağlarken, birilerinin kaybetmesini sağlayan, süreç olarak ifade edilebilir.
Böyle bir iktisadi yapılanmanın kendi iç işleyişinde kendi dışındakilere yaşam hakkı tanımayacağı açık.
Böyle bir anlayış ve yapısallığın kendi dışındaki tüm dinamikleri ya yok etme, ya da kendine bağlama aygıtlarıyla hareket etmeleri kendi mantığı içinde kaçınılmaz olur.
Bu yol ve yöntem çatışma ve savaşları ifade eder. Savaşlarla sermaye birikimini esas alan bu sistem; kentten başlayarak evrensele kadar, yaşamın her alanında çatışma ve savaşları körükleyerek varlığını sürdürmeyi esas alır. Toplumu bölüp parçalayarak varlığını sürdüren egemen sistem.
Kişileri de parçalayarak kendine hizmet eder duruma düşürür. Kişilerdeki ortak eğilim; kendini düşünmeye, kendinden başkasını düşünmemeye evrilir. İşte Kapitalist Modernite ;gücünü bu ortak eğilimden alarak toplumu ve doğayı kendi çıkarı doğrultusunda kullanarak işin içinden çıkılmaz hale getirir.
Ne toplum ne de doğa yaratılan bu tahribatala varlığını fazla sürdüremez.
Demokratik Modernite; biri birine düşmanlaştırılan bu yapıların bir ara da nasıl hareket etmeleri gerektiğinin sistemidir.
Bu sistemde; biri birini yiyip tüketme yerine, bir arada yaşamayı esas alan, daha esnek farklılıkları yok eden değil, farklılıklarla birlikte bir üst formda buluşturan sistemdir.
Bu sistem (Demokratik Modernite)gücünü toplumdan alır.
Kapitalist madernitenin ahlak ve politikadan uzaklaştırdığı toplumu, yeniden Ahlaki politik temelde organize eder.
Demokratik modernite:
1)Ahlaki Politik toplum boyutu
2)Demokratik konfederal sistem boyutu
3)Eko endüstriyel toplum boyutuyla; toplumun ve doğanın,bozulan dengesini onarıp, rayına oturtmayı esas alır.
Ahlaki politik toplum boyutuyla; toplumsal vicdan ve toplumsal akılla doğru ve yanlış ikileminde doğrunun ne olduğunu tespit etmek,ortaya çıkan doğruyla hareket ederek toplumsal sorunları çözmek için toplumla birlikte hareket etmektir.
Demokratik siyasetin özü toplumla birlikte hareket etmek olduğu çözümlenmiştir.
Topluma rağmen örgütlenmenin kaybettirdiği yeterince anlaşılmıştır. Konferans ve kongrelerimizde; halkın esas alınacağı ifade edilmiştir. Doğru olan da, Demokrasi de budur.
Tarih boyunca ortaya çıkan tüm örgüt ve örgütlenme modelleri; (Sosyal demokrasi, ulusal kurtuluş hareketleri ve akımları, Reel sosyalist örgütlenme modelleri) Demokrasi adına; toplumun üstünde ayrı örgütlenmelere dönüşerek, Kapitalist Modernitenin yedeğine dönüştüler.
Demokrasiyi; anlamsallık boyutuyla, en üsten başlatarak tabana doğru yaymak. Yapısallığını ise;en altan başlatarak en üste kadar, karar süreçlerine halkları dahil ederek örgütlenerek yapısallaşmaktır.(Kurumsallaşmaktır)
Bu temelde örgütlenmeyi esas alan çağın kadroları inançlı,azimli,kararlı ve istikrarlı olmak zorundalar.
Bu kadrolar gücünü Demokratik Modernitenin Anlamsallığından alırlar.
Bu kadrolar; anladıkları kadar, özgür insan felsefesiyle donanmış, Yeterli yoldaş olmuş olurlar.
Özgür insan; Kapitalist modernist zihniyetin maddi, manevi hastalıklarından kurtulmuş,toplumun ortak çıkarları için kendini vakf etmiş özgür bireyler olurlar.
Özgürleşmeden bir başkalarının özgürlüğünü esas almayı ifade etmek, o temelde mücadele etmek doğru olmaz.
Zira insanlar özgür olduğunu, özgürlük için mücadele ettiğini de iddia edebilirler. Velev ki özgür de olabilirler. Demokrasi için bu da yetmez. Kendini toplum tarafından kuşatmaya tabii tutmayanlar Demokrasiyi esas almış olmaz-olamaz.
Bu filozoflar toplumu oluşturmak falan değil. Zaten böyle bir şey mümkün de değil.
Demokrasi ve özgürlük kadroları örgütlenmenin mayası konumunda olanlardır. Topluma yabancılaşmamak için, her an düşmeyi, düşürülebilme ihtimalini göz önünde bulundurarak; toplumla olan ilişkilerde daha açık,daha şeffaf, daha katılımcı daha Demokratik olma, gerçeğe daha yakın görüştür.
Reel sosyalizmin açığa çıkardığı gerçeklik; demokrasi ve özgürlükler adına, toplumun üstünde ayrı bir otoriteye dönüşüp, sistemin kendi içinde çözülmesine sebep olmaktı.
Sosyalist Devrimi yapanlar 70 yıl sonra sistem çöksün diye devrim yapmamışlardı.
Tek tek ülkelerden dünya devrimlerini ön görerek devrim yapmışlardı.
Uygulanan metot doğru olmadığı için topluma yabancılaşarak sistem çökmüş oldu.
Yani hiyerarşiyi iktidarı dolayısıyla Devletçi zihniyet yapısını esas aldığı için çöktü. Demokrasinin önemi; Demokratik merkeziyetçiliğin çözümlenmesiyle açığa çıkmış oldu.
Demokrasi; toplumun, seçme seçilme konusunda, karar süreçlerine dahil edilerek, kendi kendini yönetmeyi ifade eder.
Öncü kadroların rolü bu sürecin önünü açmaktır. Üçüncü alan teorisi, sivil itaatsizlikten ayrı ele alınmamalı.
Savaştan beslenerek varlığını sürdüren ulus devleti zora sokma, pervazsızca saldırılarına engel olmak için, ortaya konulan bir mücadele yöntemidir.
Üçüncü Yol olarak ta ifade edilen ne devlete karşı olma ne de devleti esas alma durumudur. Üçüncü yol; devletlere alternatif tüm dinamiklerin Şiddette karşı, şiddet içermeyen mücadele biçimidir.
Bu yol ve yöntemle Demokratik dinamiklerin gücünü örgütleyerek devletleri kuşatıp demokrasiye duyarlı hale getirmektir.
Demokrasi ve özgürlüklerin öznesi halklar; istenilen düzeyde, örgütlü hale getirilmeden. Hangi yol ve yöntem olursa olsun başarı zorlaşır. Başarmak için esas alınması gereken; çağın doğrusu doğrudan demokrasidir.
Demokratik siyasetin olmazsa olmazı örgütlenip toplumsal güç olabilmektir.
Sokaktan başlayarak, mahalleye,mahalleden beldeye, beldeden ilçeye, ilçeden ile, ilden merkeze,merkezden küresele doğru halkların iradesini açığa çıkartıp güce dönüştürüp o güçle toplumun ortak sorunlarını çözmeyi esas almaktır.
Ulus devletin tek dil tek kimlik tek tarih tek bayrak gibi tekçi ve faşizan modeli yerine: Demokratik ulus modeli ile; tekçilik yerine, çokluğu, (çok dilli, çok kültürlü, çok kimlikli) ifade eder. Ulus devlet modeli temsili demokrasiyi, demokratik ulus modeli katılımcı ve doğrudan Demokrasiyi esas almadan ulus devlet modelinin temsili demokrasisini aşamaz. Demokratik ulus modeli; Toplumun yönetilmesini değil, toplumun kendi kendini yönetmesini ifade eder.
Karar süreçlerine doğrudan dahil olan toplum; toplumsal sorunlarının çözümünün insaf ve inisiyatifini hiç kimseye bırakmayacak kadar Ahlaki ve politik toplumu esas alan bir yapısallığa dönüşmüş olur. Çağın demokratik doğrusu ve zorunluluğu budur.
Her kesimi kuşatan; bu çağın doğrusuyla buluşup, zafere kitlenmek,büyük kazandıracak. Özlenen eşit ve özgür toplum biçimi oluşmuş olacak…