Bir yılı daha geride bırakıyoruz.
Sizi bilmem ama ben de yeni bir yıla girmenin heyecanı yok. Sıradan bir gün gibi…
Artık, o eski yılbaşılar mazide kaldı.
Maziye dalarken, 1970, 1980, 1990’ lı senelerin yılbaşı geceleri geçti biran gözlerimin önünden tıpkı film şeridi gibi…
Ailece yapılan alışverişler, küçük küçük alınan hediyeler, kuzune sobanın başında sıralanırken ailece pişirilen kestaneler, alınan milli piyongo bileti üzerinden ailece kurulan zenginlik hayalleri, tek kanallı dönemde TRT’ de saat gongunun gece 24’ e vurduğu dakikalarda çengi Nesrin Topkapı’ nın çıplak mı, yarı çıplak mı oryantal yapıp yapmayacağı konusunda tutulan bahisler…
Şimdi mumla aradığımız o güzelim yıllar artık hatıralarda kaldı.
Evet, bir yılı daha geride bırakıyoruz; yaşattığı acıyla, hayal kırıklıklarıyla, bilumum tüm olumsuzluklarıyla…
Geride bırakıyoruz bırakmasına, ama “gelen gideni aratır” misali, her gelen cari bir yılın bir önceki yıllı aratacağı endişe ve kaygısını da taşımıyor değiliz.
Şimdi kalkıp size uzun uzun bu yıl içinde başımıza gelen sosyal, siyasal, ekonomik felaketlerin kronolojik sıralamasını yaparak, çekilmez olan yazımı daha da çekilmez hale getirmek istemiyorum.
2021 yılı içerisinde toplum olarak yaşadıklarımızı eksiğine rağmen karikatürize eden Uykusuz dergisinin kapağına bakmak yeter, her şeyi özetliyor zaten.
Dilemekle de; mutlu sağlıklı, özgür bir yaşam sizi, bizi bulur mu, sanmıyorum. Çünkü; “söz uçar yazı kalır”
Yıllarca hep kötücül ellere teslim edildi yaşam alanlarımız ve hep kötücül eller bizi yönetip hayatımıza yön verdiler. Özellikle son 15 yılda daha da kötü yönetilmeye başlandı kocaman ülke ve koca bir toplum.
Şimdi kaşık kaşık mutsuzluğun ve yoksulluğun dibine dibine vuruyoruz.
Ekmek kuyrukları, ucuz alışveriş mekanları kültürel yaşam alanları haline geldi bizler için.
Artık; askıda sağlık, askıda aşk, askıda sevgi, askıda mutluluk, askıda barış dönemini yaşıyoruz.
Nasıl bir ülke tahayyül ediyoruz, onu da bilemiyoruz.
Disleksi hastaları gibi öncelliklerimizi unutup, neyi önceleyeceğimizi şaşırır hale geldik; öncelik yerlerini karıştırıyoruz.
Ben geçen özellikle son 20 yılı kayıp yıllar olarak değerlendiriyorum.
“Çalıyor ama çalışıyor”, “dur bakalım ne olacak” modunda “Uykuda mısın sevgili yârim uyan uyan/
aç pencereni göreyim yüzünü uyan/sabah olmadan aman uyan uyan” türküsünü dinleyerek gününüzü gün ediyoruz.
Bizi yönetenlere müjdeler olsun…
Bir gecede zenginleşenlere halay, bir gecede fakirleşenlere kalay(lıyoruz) çeken, yaptığınız tüm kötülüklere rağmen size biat eden nur topu gibi bir kocaman kitleniz var artık.
Değişecek miyiz?..
Yoksa, baskı, korku ve öfkeyle mi yöneteliceğiz? Yoksa hukukla mı?
Anksiyete, bir diğer adıyla kaygı içinde yaşayıp, endişe içinde mi hep bekleyeceğiz, yoksa kötü geçirdiğimiz bir yılı def ederken dilimizden dökülen ”Sağlık, mutluluk, huzur içinde nice nice yeni senelere, özgür güzel yarınlara” dileğimizi pratik yaşamda içselleştirmek için üzerimizdeki ölü toprağı atıp hipnoz halimizden kurtulacak mıyız?
Amacım moralleri bozmak değildir.
Amacım; güzel dileklerimizin, hayallerimizin, dilek ve temenniler kısmında kalmaması. Gerçek yaşamımızda vücut bulması.
Yazıyı bitirirken…
Evet, yeni bir yıla daha giriyoruz.
2022’ ye…
Tabi ki dileyelim iyi dileklerimizi…
Ama unutmayalım… Gelecek güzel yıllar bizi yönetenlerin elinde değil, bizim ellerimizde olmalı ve bizlerin ellerinden yeni özgür, çağdaş barış içinde bir yaşam yaratılmalı.
Her gelen yeni bir yıl önceki yılı/yılları aratsa da, Çetin Altan hocanın dediği gibi: enseyi karartmayacağız.
Benim yazdıklarım size bir anlam ifade etmiyorsa, o zaman Ankara’ da yün çorap, atkı satan Sivas Kangallı Zehra Teyzemizin yotube’ deki videonuzu izlemenizi, hatta birkaç kez daha izleminizi öneririm. Sizi bilmem, benim duygularıma tercüman oldu Zehra Teyze.
Bugün sevdiğinize, sevdiklerinize en güzel hediye nergis çiçeği olmalı… Şimdi artık mücadele, sevgi ve nergis zamanı ve tüm dünyanı nergis kokusu sarmalı.
Sersala we piroz be!
Yeni yılınız kutlu olsun!