Bu haftaki yazıma başlamadan önce, vefa gereği, bir hususu belirtmeden geçmeyeyim.
Daha önceleri, yaklaşık 3 yıl kadar, köşe yazarlığını yapmaya çalıştığım Kilikya Gazetesinin yöneticileri Sevgili Tekin Oban ile Turan Dal’ a teşekkür ediyorum. Sizlerle bir arada olmak, bir arada çalışmak büyük zevkti. İkisi de tanıdığım pırıl pırıl, yürekli insanlardı. İyi ki ikisini tanımışım.
Aslında, bir süre yazmamaya karar almıştım ama sürekli gazeteciliğini beğenerek takip ettiğim arkadaşımın “Abi, bizim gazeteye yazar mısın?” teklifini hiç düşünmeden kabul ettim. Yayın formatı olarak Kilikya Gazetesi ile aynı çizgide olunca hiç tereddüt yaşamadım. Bundan sonraki yazılarımı haftada bir, Mersin Mercek adlı internet gazetesinde yazacağım. Umarım mahcup olmam.
Gelelim yazımıza…
“Helalleşme”
“Helalleşelim” veya “Hakkını Helal Et” deyimi, mukaddesatçı/muhafazakar toplumlarda sıkça konuşulur. Kısaca bu deyim İslami terminolojisinden dilimize pelesenk olmuştur.
Tabi ki, bunun günlük hayatımızda değişik versiyonlarından bolca vardır.
Örnekleri çoğaltırsak…
“Aşkımızı berbat ettim, aşkına cevap olamadım, hakkını Helal Et”, “Para borcumu ödeyemedim, hakkını helal et”, “Ben buradan gidiyorum, hakkını helal et”, “Sana zamanında çok kötülük yaptım, pişmanım, hakkını helal et” gibi, gibi… Helallik istenen kişinin, tabi ki bu talebi kabul etmesi koşuluyla,
Mesela, benim memleketim Urfa’da: “Hakkımı Helal etmiyem, etmiyemmm!, Edenin….”
Burada göreceli bir durum var; diyalog canlı kanlı karşılıklı iki kişi/ler arasında geçiyor.
Ya cenazelerde?..
İmam, cenaze namazına saf tutmuş büyük kalabalığa üç kez sorar: Ey cemaat! hakkını helal ediyor musunuz!
Cemaat gür sesle hep bir ağızdan: Evet, ediyoruz!
İmam, 2.kez: Ey cemaat!.. Hakkınızı helal ediyor muzunuz?
Cemaat: Evet, ediyoruz!
Bir daha…
Evet, ediyoruz!
Peki, zavallı mevta, musalla taşından: “ben de helal ediyorum” diyecek durumda değil. Kabul ediyor mu, etmiyor mu, onu da bilemiyoruz, çünkü artık helallik istenen kişi cevap hakkını kullanamıyor.
Tahmin edeceğiniz gibi, Sayın Kılıçdaroğlu’ nun “Helalleşme” çağrısı gündemdeki yerini aldı. Tüm ülke bunu bir haftadan beri bunu tartışıyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’ nun “Helalleşelim” adı altındaki madde madde açıkladığı “Helalleşme Manifestosu” siyasi arenada da çok tartışılacağı benziyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’ nun toplumun değişik kesimlerine vurgu yaparak “Helalleşelim” çağrısı kendi iradesi mi, yoksa partisinin yeni yol haritası mı, onu şimdilik tahmin etmek güç.
Cumhuriyet sonrası tek partili dönemde kurulan ve çok partili dönemden bugünü kadar varlığını sürdüren CHP, ülkenin kurucu partisi olarak, kendi kuruluş felsefesine aykırı olarak davranarak, kendi içindeki ulusalcı/erkenekoncu/Kızım Elmacı kadroları nasıl tasfiye edecek?
Eğer, gerçekten yüzleşmekse asıl niyet, bunun yerine “yüzleşmek” deyimini kullansaydı, bana göre daha isabetli olurdu.
Çünkü, “Helalleşmek” ayrı, “yüzleşmek” ayrı kavramlardır.
“Helalleşme” soyut, manevi bir kavramdır, “Yüzleşmek” ise, somut, maddi bir kavramdır.
Ben bu yüzden, “yüzleşmek” kavramını doğru buluyorum.
Gelelim, asıl sorumuza…
Gerçekten, Sayın Kılıçdaroğlu, geçmiş suçlarından arındırıp, CHP’ yi sil baştan değiştirmeyi mi düşünüyor? T24’ de Mehmet Yılmaz’ ın yazısını okumanızı salık veririm. https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/chp-neyi-degistirmeye-talip,33180
Cumhuriyet öncesi yaşanan 1915 olayları ile Cumhuriyet sonrası yaşanan olaylar İttihat Terakki anlayışının devamıdır ve bundan CHP içerisinde bolca var. Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşeceğiz” çağrısına, Atatürkçü demiyorum, ama Kemalist kesimden olumlu, olumsun bir tepki gelmedi. Bu düşüncenin kati savunucuları Cumhuriyet Gazetesi ile Sözcü Gazetesi ve yazarları kulaklarının üzerine yattılar.
Son söz olarak, başka Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü olmadan ister helalleşin, ister yüzleşin, dönüp dönüp yine 1924 sonrası acı olayları yeniden yaşayacağız.
Ben de, Sayın Kılıçdaroğlu’ nun bu çıkışını cesur buluyorum. Bir yerde resmi derin ideolojiye; “Kürt Sorunu, Alevi Sorununu, ve benzer sorunları artık yüzleşerek, çözeceğiz. CHP olarak Türkiye’yi demokratikleştireceğiz” restidir. Umarım yanılmam.
Yine T24’ den Oya Baydar’ ın o nefis yazısının başlığı gibi: Hesaplaşma mı yüzleşme, helalleşme mi?… https://t24.com.tr/yazarlar/oya-baydar/hesaplasma-mi-yuzlesme-helallesme-mi,33179
Kısaca… Yüzleşme olmadan, helalleşme hükümsüzdür.