“…Kapitalizmin, silah tekellerinin, teknolojinin efendilerinin, yayılmacı, savaşçı, faşist ve gaddar muktedirlerin güdümündeki/ağındaki/etki alanındaki kitleler en ilkel içgüdüleri ve korkularıyla birbirlerinin kurdu oluyorlar. Vicdanlar kararıyor, insanlar ve insanlarla birlikte dünya çürüyor. Bugünkü görünüm “medeniyet” maskesi altında barbarlığa geri dönen bir dünya.” Bu alıntı, Oya Baydar’ ın T24′ teki dünkü köşe yazısındandı. Yazının tamamını T24′ de okuyabilirsiniz.
En başta, İsrail’in Gazze şehrinde bir hastaneyi bombalaması ve 600 yakın sivil insanın ölümüne sebep olmasını lanetliyor ve kınıyorum!
Gazze’ de tam bir insanlık trajedisi yaşandı.
Tabi ki, dünya, insanlık ilk kez bir hastanenin bombalanmasına şahitlik etmiyor.
Yaşantımızdaki kuralsızlığımızı, içimizdeki kötücül yanımızı acımasızca, kadın, çocuk, yaşlı, sevil demeden savaşlarımıza da yansıtıyoruz.
Bu konuda en iyi ev sahibi, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu’dur. Sürekli içinde sorunlar barındıran, etnik ve dinsel/mezhepsel çatışmaların, savaşların hiç mola vermediği, uluslararası güçlerin birbirini sınadığı, ölümün kol gezdiği bir coğrafya olduğu aşikardır.
Birde, Savaşa taraf olduğunuzda da, taraflardan birini cesaretlendirmiş olursunuz farkına varmadan.
Bir devlet, başka bir devletle ya da kendi içinde bir savaşı, çatışmayı tek başına, kolay kolay göze alamaz. Hem kendi içinde hem de uluslararası toplumlardan destek alması lazım. Hep derim; savaşları tırmandıran, diri tutan, savaş baronlarını, savaş sevicilerini cesaretlendiren, kendilerine her daim taraftar bulmalarıdır.
Bunu da geniş kitlelere ulaşarak, geniş kitleleri fanatik dinciliği ve etnik ırkçılığa evirmek suretiyle yapıyorlar Militer, otokrat, diktatöryel devletler için çok kolay yol ve yöntem. Bu yüzden de dünyada radikal dincilik ile etnik ırkçılık(adına milliyetçilik ve vatanseverlik diyorlar) hızla ivme kazanırken, paralelinde savaşlarda, çatışmalarda ivme kazanıyor.
E, hal böyle olunca; savaş, ölüm, gözyaşı, soykırım, tehcir, açlık, yoksulluk kaçınılmaz oluyor.
Hiç uzağa gitmeyelim…
Herkesin “asker” doğduğu bizim coğrafyada, böylesi toplum sosyolojisinde, kaç kişi barıştan yana olur, kaç kişi savaşa karşı olur? Bugün, şu an “Savaşa hayır, barış hemen şimdi!” mitingi yapılsa, o mitinge milyonları doldurabilir miyiz? Cevap veriyorum: Hayır.
İşin ironi tarafı, aynı suçu işleyenler birbirine insanlık dersi veriyor.
Şu hususları da belirtmeden geçmeyeceğim. Siz biliyorsunuz, ama tekrar edeyim.
1-Bütün savaşların, işgallerin temelinde dinsel nedenler değil, nedeni zengin enerji yataklardır…
2-Hamas tüm Filistin halkını temsil etmediği gibi, İsrail hükümeti de tüm İsrail halkını temsil etmiyor.
3- Bizdeki gibi, İsrail başta olmak üzere her ülkenin savaş/lara karşı çıkan barış gönüllüleri vardır ve kendi devletlerinin savaşlarını yerden yere vuruyor, bu konuda kendi içlerinde duyarlı kamuoyu oluşturuyorlar. (Bizim ülkede, barıştan bahsettin mi, neyle iltisaklı olduğunu şak diye, bir şafak vakti yüzüne söylerler.)
4- Savaşın kendi içinde kuralları vardır ve Uluslararası Savaş Sözleşmesi ile çerçevesi çizilmiştir; hastane, okul, kutsal mekanlar, mabet, tarihi yerler, sivil alanlar, savaşın ve çatışmanın dışında tutulacaklar, şeklindedir.
5-Savaşan her iki ülkenin(Filistin ve İsrail)liderlerine bir bakın.
Ama, maalesef savaş kural dinlemiyor. Bu yüzden, geniş kitleler, bir an, bu savaş ve çatışmalardan yana değil, barıştan yana olmalılar ve nedeni ne olursa olsun tarafsız kalarak savaşa, ölümlere karşı dalgakıran görevini üstlenmelidirler.
Dediğim gibi: ölüme karşı yaşamı, savaşlara karşı barışı savunmalıyız.
SAVAŞ çığırtkanlığı yaparak; “İsraillilere ölüm” demekle, ne İsrailliler; “Türklere ölüm” demekle, ne Türkler; “Araplara ölüm” demekle, ne Araplar; “Ermenilere, Rumlara ölüm” demekle, ne Rumlar, ne de Ermeniler biter bu kadim topraklarda, ne de çatışma ve savaşlar…
Bu yüzden ısrarla barışı haykırmalıyız. Çünkü, kötü bir barış, savaştan daha iyidir.
Aksi taktirde, ölüm, yıkım, açlık, yoksulluk, gözyaşı bizim hayatımızın bir parçası olur.
Savaşı, sorumlularını ve ölümleri bir kez daha lanetliyor, kınıyorum.
Savaşlar, çatışmalar bir insanlık suçudur.
Gelin, bu bin bir çiçekli bahçede hep birlikte, içeride ve dışarıda savaşa hayır!, diyelim.
Güzel bir ülke ve dünya için, barış hemen şimdi!
Büyük yazar Yaşar Kemal’ in o güzel sözüyle bitirelim yazıyı: Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa; şimdi en güzel şiir, barıştır.