info@mersinmercek.com
MersinMercek
  • Mersin
  • Kadın
  • Güncel
  • Politika
  • Ekonomi-Emek
  • Dünya
  • Kültür
  • İfade Özgürlüğü
  • İnsan Hakları
  • Yaşam-Sağlık
  • Spor
  • Ekoloji
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Mersin
  • Kadın
  • Güncel
  • Politika
  • Ekonomi-Emek
  • Dünya
  • Kültür
  • İfade Özgürlüğü
  • İnsan Hakları
  • Yaşam-Sağlık
  • Spor
  • Ekoloji
  • Köşe Yazarları
  • Künye
No Result
View All Result
MersinMercek

Cumhuriyeti Demokratikleştirmeden mi Yaşasak? Demokratikleştirerek mi Yaşasak?

İ. Hakkı Şimşek yazdı… “Demokratik, özgürlükçü bir anayasa, iki yüzüncü yılında nasıl bir cumhuriyette yaşayacağımızı belirler”

29 Ekim 2023
in Köşe Yazarları
Cumhuriyeti Demokratikleştirmeden mi Yaşasak?  Demokratikleştirerek mi Yaşasak?
PaylaşPaylaşPaylaşPaylaş

Demokratikleştiremediğimiz veya demokratikleştirmek istemediğimiz cumhuriyet rejimine, pazar gününe kadar yaşamımla ilgili bir “son dakika” gelişmesi olmazsa, sizlerle birlikte 100.yılına dalya diyeceğiz.

200 yüzyılın ilk çeyreğine şahitlik yapma şansım az da olsa bir ihtimal; ama ne iki yüzüncü yılın sonuna, ne de üç yüzüncü yılın başlangıcına dalyan demek gibi bir şansımın biyolojik olarak mümkün olamayacağının da bilincindeyim.

İlk yüzyılı herkes kendi cephesinden, kendi ideolojik ajandasından değerlendirme özgürlüğüne sahiptir. İsteyen istediği gibi düşünüp değerlendirebilir. Ben ise, kendi bakış açımdan, kendi penceremden analiz yapıp değerlendirmeye çalışacağım.

İsterseniz, önce, “Cumhuriyet”  kelimesinin etimolojisinden bahsedeyim.

Cumhur (halk) kelimesi  etimolojik olarak Arapçadan gelir, bilmem ne eki alıp “Cumhuriyet” olmuş.  Ancak, asıl olarak, 1789 Fransız ihtilali ile birlikte Monarşinin zıttı olarak doğmuştur. Monarşi yönetimlerden illallah eden ülkeler, iç karışıklıkların da ortaya çıkardığı kaotik durumdan faydalanarak tek tek sırasıyla, “ République “, bize uyarlanan ismiyle cumhuri yönetimlere  hızla geçiş yapmışlar.

Bu yüzyılla birlikte, fırsatını yakalayan, çok kimlikli imparatorluklardan tekçi ulus devlet yönetim modeline geçti. Daha sonraki yıllarda, kimi ülkeler işine geldiği gibi ‘tekçi ulus devlet’,  kimi ülkelerde toplumun talebi doğrultusunda ‘çoğulcu demokratik ulus’ modeline geçiş yaptı.

Biz ise ‘Tekçi, Türk/Sünni’ model üzerinden devletin inşasını tamamlayarak, bugüne kadar rejime “zeval” getirmeden devam ettirdik.

Konu bizden açılmışken, bizim tekçi ulus devlet ile şekillenen cumhuriyetimiz ile yazımıza devam edelim…

Açık konuşmak gerekirse, koca bir yüz yıl, özünde tekçi ulus devletten yana olan siyasal İslamcılar ile katı laikçi Kemalist/milliyetçi/ulusalcıların kapışmasına sahne oldu 100 yıllık cumhuriyet.

Açık bir ifadeyle Osmanlı dönemindeki ittihat Terakkiciler ile saltanatın ve halifeliğin devamından yana olanların kapışması cumhuriyet ilk yüzyılında da devam etti ve halen ediyor.

Yerli burjuvazi ile ABD ve diğer emperyalist ülkelerinde desteği ile cumhuriyetin ilk yetmiş yılını katı laikçi ulusalcı/Kemalist/Kızıl Elmacı/milliyetçi, militarist eller, son 30 yıla yakınını da tarikat ve cemaatlerin güç odağı olduğu siyasal İslamcı eller tarafından kontrol altına alınarak yürütüldü ve yürütülüyor. Bu cephede sistemi ele geçirme savaşı kıran kırana devam ediyor.

Cumhuriyet, hiçbir zaman gerçek sahiplerinin ellerinde olmadı!

Cumhur olarak, toplumu özgürleştiremedik, cumhuriyeti demokratikleştiremedik; Sistemi, yönetimi gerçek sahiplerine emanet edemedik. Çünkü gücümüz buna yetmedi, yetemedi.

Cumhuriyet sistemi elinde tutanlar tüm kötülüklerini demokratikleştiremediğimiz bu sistem üzerinden uyguladılar. Ve, tüm kötülüklerini “cumhuriyet” adına yaptılar.

Oysa ki, cumhuriyet, kavram olarak bir yaftadan ibarettir. İçini neyle doldurursan öyle şekillenir, öyle vücut bulur, toplumsal yaşamımıza da olumlu ya da olumsuz anlamda öyle nüfuz eder.

Rejimin gerçek sahipleri en başta cumhur olmak üzere, demokratlar, emekçiler, sol-sosyalistler sürekli rejimin dışına itilerek, iktidar olma şansları iç ve dış müdahalelerle engellendi. Yüz yıl, cumhuriyeti demokratikleştirmek isteyenlerle istemeyenlerin mücadelesiyle geçti durdu.

Topluma, hiçbir tarihsel sosyal olgular, doğrular anlatılmadı; tarih ise sürekli hep çarpıtıldı, halende çarpıtılmaya devam ediyor.

Oysa ki, cumhuriyet, monarşinin zıttı olarak ortaya çıkmıştır. Biz de ise tam tersi bir durum yaşanmaktadır.

Bugünün monarşi ve cumhuriyet yönetimlerini incelersek, monarşi yönetimlerde demokrasiler, insan hakları, adalet duygusu gelişmiş, krallıklar ise sembolik kalmıştır. Cumhur yönetimlerde ise demokrasi, insan hakları, adalet gibi olgular gerilemiş; otokrasi, oligarşi, diktatöryal iktidarlar ortaya çıkarak, uzun yıllar iktidarlarını sürdürmüş, sürdürüyorlar.

Cumhuriyetimizin bu hale gelmesi, ilk yıllardan başlayarak, Cumhuriyetin kurucuları ve sonraki halefleri, rejimi, Kurtuluş Savaşına,  Atatürk sevgisi, beğenisi, başarıları üzerinden, sadece ve sadece ‘Kurtuluş Savaşı ve Ata’ya övgüyle’ yetinen düzeye indirgediler. Bilinçli olarak milli /dini kavramlar ve sembolleri göreceli öne çıkararak, demokrasi, adalet, emeğin yüceliği, üretenin kutsallığı, özgür sanat, özgür kadın, insan hakları, demokratik yaşam, bağımsız hukuk, ekolojik yaşamın korunması, özgür basın gibi cumhuriyeti demokratikleştirecek değerlerler silsilesini, kavramlarını toplum içerisinde tartıştırmadılar, tartıştırmadılar, toplumsal hayatımızla içselleştiremediler.

                Oysa ki, çok kolaydı. İlkokullardan başlamak üzere;  demokrasinin, adaletin, özgür birey olmanın, insan hakların, bilimin sanatın, felsefenin, laikliğin önemi; kendilerinden başka farklı kimlik ve inançların var olduğunu, bunları kabul etmenin bir arada yaşama kültürünü geliştireceği, toplumsal barışa hizmet edeceği gibi  hususlar ders olarak verilseydi, bugün ülke ve toplum olarak bambaşka bir ülke gerçeğiyle karşı karşıya olacaktık.

Ayrıca şu hususun altını da çizmek gerekiyor. Mustafa Kemal’ in önderlik ettiği Kurtuluş Savaşı, Anadolu halklarının emperyalist sömürgeciliğe, işgale karşı yürüttüğü bir özgürlük savaşıydı. Cumhuriyet rejimine bir geçiş savaşı değildi. Mustafa Kemal’ in gizli ajandasında, Fransız usulü ulus cumhuriyet modeli ver mıydı, yok muydu, onu bilemem.

100. yıllık cumhuriyetin sevabını, vebalını tartışmadık, tartışamadık, tartıştırmadılar. Umarım 200.yılın hemen başlangıcında tüm kesimler olarak bu tür tartışmaları yaşayabiliriz. Yoksa, yine havanda su dövmüş oluruz.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, olumlu anlamda, bir takım değişim dönüşüm hamleleri oldu ve bunlar birer devrim niteliğindeydi elbette.  Ancak tarihsel ve sosyolojik olayların kronolojik sıralamasına baktığımızda, rejimin diğer yönünü olumlamak, tarihsel olayları çarpıtmak, görmezden gelmek, yok saymak, diğer halklara ve farklılıklara büyük bir saygısızlık, hakaret olarak addederim.

1923 ve sonrası inkar, asimilasyon ve imha odaklı olaylar kronolojisini başlıklar olarak sıralarsam; Koçgiri, Şeyh Sait, Dersim, 1947 Urfa, 6-7 Eylül, Madımak, Çorum, Maraş, 1950’ deki 49’ lar olayı…

1960, 1971, 1980 ve sonrası ana ve ara darbeler…

Gözaltılar, işkenceler, uzun süreli tecritte geçen tutuklamalar, sürgünler, idamlar…

“Yurtta sulh, cihanda sulh” yerine, “yurtta ve cihanda savaş” konseptti…

Emeğin sömürülmesi, işçi haklarının gasp edilmesi, kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz vakaları, ekolojik alana yönelik rant amaçlı talan ve katliam, çarpık kentleşme, tarım ve hayvancılığın bitirilmesi…

Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya ve özgür sanat ile muhalif basının başına getirilenler…

Faili meçhul ve faili belli cinayetler, Kürt siyasetçilerin, sol-sosyalistlerin başına gelenler…

Uğur Mumcu, Musa Anter, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Kemal Türkler, Çetin Emeç, Doğan Öz’ ün suikasta uğramaları…

Yargının geldiği durum, işsizlik, çarpık kentleşmenin içine sığdırılmış yoksulluk içinde sürdürülen hayatlar…

Devletin olanakları ile birilerine peşkeş çekilen halkın öz kaynakları…

Benim açımdan büyük bir bölümünü, sosyal, siyasal, ekonomik açıdan mutsuz geçirdiğim bir koca yüz yıl!

Cumhuriyetin iki yüzüncü yılına giriyoruz…

İkinci yüz yıl kendini tekrarlar mı?  Mevcut fotoğrafa geniş kadrajımdan bakarsam, kendini tekrarlayacak gibi… Umarım tekrarlamaz.

Cumhuriyetin ilk yüz yılını olumlu-olumsuz yanlarıyla, kafamızın içine kurduğumuz militarist  karakolları da yıkarak,   bağımsız bir mantalite ve bilimsel bir analiz ile yeniden gözden geçirmek gerekiyor.

Ülke ve toplum açısından ilk yüzyılı demokratik, sosyolojik muhasebesini doğru yapmak gerekir.

Başta Kürt realitesi olmak üzere diğer sorunların çözümüne katkı sunacak, halkları, emeği ve kadını özgürleştirecek, ekolojik alanı koruyacak, toplumsal barış’ımızı sağlayacak  yeni bir demokratik Anayasanın bir an önce hayat bulması, toplumsal kabul görmesi elzemdir.

Demokratik, özgürlükçü bir anayasa, iki yüzüncü yılında nasıl bir cumhuriyette yaşayacağımızı belirler.

Böylesi, tüm tarafların mutabık kaldığı yeni bir anayasa, tekçi ulus devletten demokratik ulus devletine doğru evirilmemize olanak sunacaktır.

İşte o zaman otokratik/oligarşik cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçmiş oluruz.

Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak, gelecek kuşaklara çok kıymetli miras olacaktır.

Cumhuriyetin demokratikleştiği, daha özgür, daha mutlu günlerde, barış içinde, gerçek bir bayram tadında kutlamak dileğiyle, cumhuriyet bayramınız kutlu olsun.

 

Previous Post

HEDEP PM Üyesi Bulğa gözaltına alındı

Next Post

HEDEP’Lİ Mazlum Kaya ve Naif Bulğa tutuklandı

Mersin Mercek

Mersin Mercek

Related Posts

Sonu Gelmemiş Roman: Fragman Bitti, Asıl Mücadele Yeni Başlıyor
Köşe Yazarları

Sonu Gelmemiş Roman: Fragman Bitti, Asıl Mücadele Yeni Başlıyor

15 Mayıs 2025
Mayıs: Hakikatin Ayı, Direnişin Zamanı
Köşe Yazarları

Mayıs: Hakikatin Ayı, Direnişin Zamanı

9 Mayıs 2025
Ali Bilen yazdı: KÜRT BASINI VE MEDYASINDA DEVLET BASKISINA KARŞI DİRENİŞİN TARİHİ
Köşe Yazarları

Ali Bilen yazdı: KÜRT BASINI VE MEDYASINDA DEVLET BASKISINA KARŞI DİRENİŞİN TARİHİ

22 Nisan 2025
Ali Bilen yazdı: Ateşkesler Kronolojisi
Köşe Yazarları

Ali Bilen yazdı: Ateşkesler Kronolojisi

15 Nisan 2025
Sedat Akbay yazdı: Yeni Çağ ve Çözüm Süreci
Köşe Yazarları

Sedat Akbay yazdı: Barışla yeni bir başlangıç

10 Mart 2025
Next Post
HEDEP’Lİ Mazlum Kaya ve Naif Bulğa tutuklandı

HEDEP’Lİ Mazlum Kaya ve Naif Bulğa tutuklandı

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MersinMercek

Mersin'den Türkiye'ye bir soluk

Künye
Kuruluş: 20 Nisan 2021
Adres: Merkez / Mersin
Posta Kodu : 333100
Telefon/Phone: + 90 530 561 19 17

E-MAİL: mersinmercekk@gmail.com

İmtiyaz Sahibi: Cemil Uğur

© 2021 Mersin Mercek |Künye| Developed by Erdi Çalışkan

No Result
View All Result
  • Mersin
  • Kadın
  • Güncel
  • Politika
  • Ekonomi-Emek
  • Dünya
  • Kültür
  • İfade Özgürlüğü
  • İnsan Hakları
  • Yaşam-Sağlık
  • Spor
  • Ekoloji
  • Köşe Yazarları
  • Künye