Gezi döneminde yurttaş haberciliği yapmaya başlayan 140journos ekibi, Türkiye’nin bir çok sorununa ilişkin videolar ve içerikler üreterek yayın hayatını sürdürüyor. 140journos ekibi kısa süre önce kamuoyunda Adnan Oktar tarikatı diye bilinen bir suç örgütüyle ilgili içerikler üretmeye başladı. Türkiye kamuoyunun önünde TV kanalları olan bir örgütün sırlarını geçmişte tarikatın içinde bulunmuş Oktar’a çok yakın çalışmış erkek bir şahıs YouTube ve TV kanallarını gezip tarikatın çökertilmesindeki payını eril bir dille anlatıyor.
140journos ürettiği belgesel sinematografik olarak çok kaliteli uzun bir içerik olmasına rağmen sıkmıyor, akıcı bir şekilde izleniyor. Tüm Türkiye’nin bildiği devlet içinde etkili ve yetkili şahısların etkin olarak örgütün içinde faaliyet yürüttüğü mahkeme tutanaklarında sabit TV kanallarından propaganda yapan bir suç örgütünün işlediği suçları sanki devlet bilmiyormuş, sonradan öğrenmiş öğrenir öğrenmez operasyon düzenlemiş örgütü çökertmiş gibi gösteriliyor.
Belgeselde Türkiye’nin en saygın adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, mesnetsiz ithamlarla hedef gösteriliyor. Bu tarikatla hiçbir bağı olmayan yargı tarafından hazırlanan bir darp raporuyla manipüle edilmiş. O rapordan sonra örgüt daha çok büyümüş.
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, insan hakları savunucu kimliğinin yanısıra adli tıp alanında yaptığı bilimsel çalışmaları dünyanın tüm ülkelerinde kabul gören bir bilim insanıdır. Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türk Ceza Hukuku Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Ceza Hukuku Araştırmaları Derneği’nin kurucu üyesidir. 1997-2007 dönemi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve Türk Tabipleri Birliği’nin 2020-2022 ila 2022-2024 Merkez Konseyi Başkanıdır. Amasız ve fakatsız hayatının tamamını hak ihlallerini tarafsız ve objektif biçimde raporlamaya adamış bir bilim insanıdır.
Şebnem hoca yıllardır hangi konu ve olay hakkında bilimsel inceleme ve tespit yaparsa, o örgütün elamanı olarak anılıyor, gözaltı ya da tutuklanmayla karşılaşıyor.
140journos yaptığı Adnan belgeseli, Adnan Oktar tarikatının finans departmanında çalıştığını söyleyen Adnan Oktar’a çok yakın olan eski örgüt elamanı elinde hiçbir bilgi belge yokken, insan hakları ve özgürlükler mücadelesinin yüz akı Şebnem Korur Fincancı’ya yönelik mesnetsiz ithamlarda bulunuyor. Eski örgüt üyesinin ve başka konuşmacıların iddialarına göre, örgütü çökertmek için 1999 yılında bir operasyon yapılıyor, örgüt üyeleri gözaltına alınıyor; örgüte yönelik hukuki süreç devam ederken Adnan Oktar ve örgüt elamanları işkence görmedikleri halde, 2005 yılında Şebnem Korur Fincancı’ya başvuruyorlar ve onun hazırladığı işkence raporu ile tüm örgüt elamanları kurtuluyor. Örgüt bu belge sayesinde daha rahat hareket edebiliyor, deniyor.
Belgeselin tüm akışı bir anda kötücül bir yargıya dönüşüyor. Fincancı’ya hakkındaki iddialar sorulduğu ancak cevap hakkını kullanmadığı da iddia ediliyor. Daha sonra Fincancı hakkındaki iddialarla ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaparak, “İşkencenin suç olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Fincancı, ‘İşkencenin meşrulaştırılması için hakikat dışı söylemleriyle kişisel olarak benim düzenlediğim tıbbi değerlendirme raporlarını sahte gibi göstermeye çalışmaktadır. Beni hedefe koyar gibi yapan, ancak son noktada çok tehlikeli bir duruma kapı aralayarak, işkence görenlerin zarar görmesine yer açacak ifadelere yer vermektedir.’ Hukuki süreci başlatacağım.”
Belgesel film hazırlama işi disiplinler arası çalışmayı gerektiren bir alandır. Belgesel yapmaya ilişkin İki örnek vereyim; bir belirli bir ideolojiyi yada düşünceyi övücü propaganda niteliğinde kitleleri etkilemek ve yönlendirmeye yönelik taraflı.
İki anlatılmak istenen konuya her yönüyle objektif bir biçimde tüm belgeler ve tanıklarla yaklaşılır. Adnan belgeselini izlediğimizde görüyoruz ki, Gezi döneminde alternatif habercilik yapmaya çalışan “140journos ekibi propaganda içerikli taraflı bir belgesel yapmış. Bana göre Adnan belgeselinin esas çıktısı şu şekilde: Cumhuriyet tarihi boyunca devletin muhalefete gözaltılarda, cezaevlerinde, sokak ortasında uyguladığı orantısız şiddetin manipüle edilerek olağanlaştırılması. Yıllardır işkenceyle mücadele eden bir bilim insanı üzerinden devletin karanlık yüzünün aklanmaya çalışılması. Yıllardır devletin her kademesinde etkili bir örgüt bahane edilerek insan hakları ve özgürlükler mücadelesinin rencide edilmesi. İşkencenin meşrulaştırılması.
140journos ekibine birkaç soru:
1. Yaptığınız belgeselleri kim ya da hangi kurum fonluyor?
2. İçeriklerinizi üretirken propaganda yöntemini mi, objektif olmayı mı önceliyorsunuz?
3. İçeriklerinizi fonlayanlar varsa, içerik hakkında söz sahibi oluyorlar mı, yoksa özgün mü davranıyorsunuz?
4. İşkence Atlası kitabıyla ilgili objektif bir içerik üretebilir misiniz?”