info@mersinmercek.com
MersinMercek
  • Mersin
  • Kadın
  • Güncel
  • Politika
  • Ekonomi-Emek
  • Dünya
  • Kültür
  • İfade Özgürlüğü
  • İnsan Hakları
  • Yaşam-Sağlık
  • Spor
  • Ekoloji
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Mersin
  • Kadın
  • Güncel
  • Politika
  • Ekonomi-Emek
  • Dünya
  • Kültür
  • İfade Özgürlüğü
  • İnsan Hakları
  • Yaşam-Sağlık
  • Spor
  • Ekoloji
  • Köşe Yazarları
  • Künye
No Result
View All Result
MersinMercek

İ. Hakkı Şimşek yazdı: En sonunda ben de Gülşenci oldum ya!

29 Ağustos 2022
in Köşe Yazarları
İ. Hakkı Şimşek yazdı: En sonunda ben de Gülşenci oldum ya!
PaylaşPaylaşPaylaşPaylaş

Önceden peşin peşin söyleyeyim…

Seküler yaşama saygı duymamla birlikte; laik, çağdaş, demokratik,  barış içinde özgürce bir yaşam ve ülke,benim hem ütopyam, hem de kırmızı çizgilerimdir. Anlaşılır bir dille söylersem; Distopik toplum yerine ütopik bir toplum benim çabamdır, hayalimdir, ta ki, sonsuza kadar…

Bu önemli ayrıntıyı belirtikten sonra asıl konu yazımıza başlayalım.

İnsan doğal bir varlık olup,  doğası gereği doğanın bir ürünüdür tezini savunan laikler ile insan dinsel ya da teolojik bir varlıktır tezini savunan anti laikler, özellikle Fransız Devriminden bu yana kapış kapış kapışarak iktidar olmaya,  iktidar olanaklarını ele geçirmeye, geçirdiklerinde de,  topluma, alelacele kendi ideolojik deli gömleklerini giydirmeye çalışıtılar.

Bu iktidar kapışmalarından kaynaklı, her iki ideoloji arasında gel-git yapan insanlık,  ister istemez keskin bir ayrışmaya, kamplaşmaya koşar adım hızla gidiyordu. Bununla birlikte, yaşanan bu ayrışma toplumsal/sınıfsal gerginliklere,  toplumsal barışa, bir arada yaşama kültürüne küllü zarar veriyordu.

Şu anda, özellikle Ortadoğu coğrafyasında, yaşadığımız benzer olaylar, tam da bu kapışmanın birebir sebep sonuçlarıdır.

Bu yüzden, iktidarı elinde bulunduranlar,  özel yaşam başta olmak üzere, eğitim ve kültür alanlarını tahrip etmeye ve bunun sonucunda başarabilirlerse,  kendi ideolojilerine uygun yeni bir toplumsal yaşamı inşa etme çabası içirişine giriştiler.

Türkiye örneğine gelirsek…

Özellikle, cumhuriyet sonrası, toplum, devletin araçları, kurumları, aygıtları, söylemleri üzerinden ideolojilerin iktidar olma savaşına kurban ediliyor.

Bu açıdan, AKP öncesi ve sonrası iki Türkiye diye ayırmak gerekiyor.

Öncesini pas geçerek, sonrasından girizgâh yaparsam, milenyum yılının ilk başlangıcı ile birlikte parlatılarak iktidara getirtilen AKP, özellikle kendilerinden önce katı Laik ve katı Kemalist ideolojinin biçimlendirdiği toplumu, uzun vadede, yeniden kendi ideolojisine uygun hale getirmeye ve laik/seküler yaşam yerine katı milliyetçi/muhafazakar yaşamı dayatma gayreti içerisine girdiler.

Zaten, son 5-6 yıllık pratikleri, bu durumu somutlaştırıyor. (Özellikle, savaş ve güvenlikçi politikalarda ısrar, son aylarda, sanat ve kültürel etkinliklere açıktan müdahalelerle yirmiden fazla etkinlik yasaklanması ve yasaklanmanın da halen devam ediliyor olması.)

Son bir haftada içinde Mersin özelinde ise, İHD Mersin Şubesinin, 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle düzenleyeceği “Pınar Aydınlar ve Dodan” konser etkinliği, yasaklar listesinin son sırasındaki yerini aldı. Öyle anlaşılıyor ki, benzer olaylara sık sık şahit olacağız.

Aynı gün ise, jet hızıyla  gündemi enikonu meşgul eden Sanatçı Gülşen videosu piyasaya sürüldü.

Gülşen olayını kısaca özetlersek: Bir konserinde,“İmam” lakaplı orkestra da görev yapan bir arkadaşını kastederek, “sapık, zaten İmam Hatip mezunu. Sapıklık herhalde oradan”  sözlerini sarf ettiği ve bana göre yersiz, gereksiz onaylamadığım videosu…

Peki, neden beş ay sonra?..

Bu videonun beş ay sonra dolaşıma sokulması, ardından da savcılığın re’sen soruşturma başlatması ve anında yakalama kararı çıkartması, ardından apar topar gözaltına alınıp mahkemeye çıkartılması ve mahkemenin bunu, halkı kin ve düşmanlığa teşvik suçlaması  (ki bana göre unsurları oluşmayan bir suçlamadan ) içinde değerlendirerek tutuklanması…

Bunca yıl, bu meslekte, adliye emekçisi olarak görev yaptım. Görevim sırasında sayısız tutuklama kararlarında ve tutuklama müzekkerelerinde yazman olarak da bolca imzam vardır. Böyle bir tutuklamayı ne gördüm ne de duydum. Bence alınan bu karar, kişiye göre hukuk babında ve tadındadır.

Oysaki; bağımsız yargı, pozitif hukukun işlediği bir yargı sisteminde “densizlik” denilerek de olay görmezden gelinebilinirdi.

 

Yasama, yürütme ve yargının imam hatipliler tarafındansıkı bir kontrol altına alındığı siyasal bir ortamda, sanatçı Gülşen’in alelacele tutuklanmasına şaşırmadım desem, yalan söylememiş olurum.

Ben şaşırmadım, ama toplumun büyük bir bölümü şaşırdı. Şaşırmasının da temel sebebi, alışık olmadıkları bir durum: tutuklanan sanatçının Pop Sanatçısı ve Gülşen olması!

Oysa; yüzyıllardır, bu coğrafyada, yüzlerce, demokratik siyaset yapmak isteyen politikacılar,  yazar-çizerler, aydınlar, akademisyenler;  emek, çevre ve barış savunucuları, muhalif basın temsilcileri, gazeteciler hukuksuz bir şekilde birebir tutuklanıyordu, toplum oysa bunlara şaşırmıyordu. Bu tutuklamalara alışık olup tepki göstermeyen, şaşırmayan toplum, Gülşen’ in tutuklanması ile adata şaşkınlık içinde şoka giriyor, adeta küçük dilini yutuyordu.

Kral Çıplak!

Son sekiz yıldır, ardı ardına Anayasayı tanımamazlık, ardı ardına hukuk skandalları, son bir yıldır da bir kültürel baskı ve soykırım ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçeklik. Bu yüzden, Fahrettin Altun’ un “Siyasi hegemonyanız bitti, kültürel hegemonyanız da bitecek” demecini yabana atmamak lazım.

İktidardaki anlayış, bizim yaptıklarımız için “Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.” lafı geçerlidir, havasında ve rahatlığında. (George Orwell’ in 1984 adlı distopik eserinde geçen cümle) Bir başka boyutuyla değerlendirmek gerekirse, yapılacak bir seçimi sandıkta kaybedeceğine artık enikonu emin olan, başka partilere kaymakta olan seçmenini tutmak, seçime doğru yeniden cemaatlere yaranmak, onların gönlünü hoş tutabilmek adına, seçim öncesi böylesi bir yol yöntem içerisine de girmiş te olabilir. Ki, partili Cumhurbaşkanı, geminin su almaya başladığının geçtiğimiz günlerde uyarısını vermişti: “Birlikte batarız ha…“

Neyse, olan oldu bir kere, daha da olacağa hazır olmalıyız.

****

Yine de olan bana oldu.

Teoman, Yaşar, Tarkan, Manuş Baba, Candan Erçetin, Cem Adrian, Sertap Erener, Ezginin Günlüğü ve benzer sanatçılar benim müzik arşivinde önemli yer tutar, ama…

En sonunda beni de “Gülşenci” yaptınız ya, size de bravo!

Ben, şahsen Gülşen isimli sanatçıyı az duymuşluğum vardı, ama tercihen dinlemişliğim yoktu.

Sanırım, katıldığım düğün dernek eğlencelerinde, orada bulunan gençlerin, bekarların bir araya gelip düğünün sonuna doğru final olarak  diyebileceğim, loş ışıklar altına oplama zıplama, elleri havaya kaldırma merasimi sırasında arka arkaya çalan hareketli pop müzikler sıralamasında dinlediğim ve sözleri bana da ilginç gelen,  sonradan Gülşen’ in seslendirdiğini  öğrendiğim bir tek şarkısı: Yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz/Hop ordayım/Dağlar, bayırlar, o uzun yollar/Hepsi hikâye, firardayım.

Evet, gerçekten şarkıda söylendiği gibi, Yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz; ama hep böyle karanlığa, kabusa, , hayal kırıklıklarına, hukuksuzluğa umutsuzluğa, mutsuzluğa, haksızlığa, bize dayatılan kaotik yaşama, daha doğrusu hep kötü günlere mi, Yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz? 

İki günden beri evde otururken, yoldan yürürken, otobüstü giderken, dilime pelesenk oldu…

 

Tabi ki, Gülşen’ in “Yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz, hoooop bakmışız… “ gençler arasındaki popüler şarkısı…

 

Son söz olarak, böylesi bir siyasi atmosferde, siz siz olun, sakın Bektaşi Fıkraları ne anlatın ne de paylaşın, hele ki “Dininizin Kıymetini Bilin” fıkrasını sakın sakın hiç anlatmayın. Gülşen’ in başına gelen, sizin başınıza katbekat gelir, benden söylemesi, sakın uyarmadı demeyin.

 

Yazımı bitirirken…

Emek ve Özgürlük İttifakı’ kuruldu. İstanbul’da 6 parti ve örgütün bir araya geldiği toplantıda ittifak çalışmasında son aşamaya gelindiği belirtildi ve ittifakın adı kamuoyu ile paylaşıldı: Emek ve Özgürlükİttifakı.

Türkiye emekçilerine, Türkiye halklarına kutlu olsun!

Previous Post

Mersin’de ev yapımı biber salçası mesaisi başladı

Next Post

Cenazede kavga çıktı: 6 kişi yaralandı

Mersin Mercek

Mersin Mercek

Related Posts

Sonu Gelmemiş Roman: Fragman Bitti, Asıl Mücadele Yeni Başlıyor
Köşe Yazarları

Sonu Gelmemiş Roman: Fragman Bitti, Asıl Mücadele Yeni Başlıyor

15 Mayıs 2025
Mayıs: Hakikatin Ayı, Direnişin Zamanı
Köşe Yazarları

Mayıs: Hakikatin Ayı, Direnişin Zamanı

9 Mayıs 2025
Ali Bilen yazdı: KÜRT BASINI VE MEDYASINDA DEVLET BASKISINA KARŞI DİRENİŞİN TARİHİ
Köşe Yazarları

Ali Bilen yazdı: KÜRT BASINI VE MEDYASINDA DEVLET BASKISINA KARŞI DİRENİŞİN TARİHİ

22 Nisan 2025
Ali Bilen yazdı: Ateşkesler Kronolojisi
Köşe Yazarları

Ali Bilen yazdı: Ateşkesler Kronolojisi

15 Nisan 2025
Sedat Akbay yazdı: Yeni Çağ ve Çözüm Süreci
Köşe Yazarları

Sedat Akbay yazdı: Barışla yeni bir başlangıç

10 Mart 2025
Next Post
Cenazede kavga çıktı: 6 kişi yaralandı

Cenazede kavga çıktı: 6 kişi yaralandı

Comments 2

  1. Mehmet Salih Dursun says:
    3 yıl ago

    Tebrikler kardeşim. Yine de, çok kişilerin duygu ve düşüncelerini dile getirmişti
    👏👏👍👍✌️✌️

    Yanıtla
    • İsmail Hakkı Şimşek says:
      3 yıl ago

      Rica ederim hocam. Çok sağ olun. Selam, sevgi ve saygıyla…

      Yanıtla

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MersinMercek

Mersin'den Türkiye'ye bir soluk

Künye
Kuruluş: 20 Nisan 2021
Adres: Merkez / Mersin
Posta Kodu : 333100
Telefon/Phone: + 90 530 561 19 17

E-MAİL: mersinmercekk@gmail.com

İmtiyaz Sahibi: Cemil Uğur

© 2021 Mersin Mercek |Künye| Developed by Erdi Çalışkan

No Result
View All Result
  • Mersin
  • Kadın
  • Güncel
  • Politika
  • Ekonomi-Emek
  • Dünya
  • Kültür
  • İfade Özgürlüğü
  • İnsan Hakları
  • Yaşam-Sağlık
  • Spor
  • Ekoloji
  • Köşe Yazarları
  • Künye