20 yıldır ülkeyi yönetenler kendi yetmezliklerini, beceriksizliklerini şimdi de “Allah’a” havale ediyor. Yani işimiz “Allah’a” kaldı, tıpkı yağmur duasına çıkan “Sakallı Arif Efendi” ve cemaati gibi..
Daha önce köşe yazıma konu etmiş miydim, hatırlamıyorum.
Yıllar önce okumuştum haberi…
İspanya’ nın bir şehrinde, aylar öncesi randevu alarak, psikolojik terappi için, bir saatlik seansı 100 pesetaya(Eski İspanya Para Birimi) günlük turlar düzenliyorlardı. Terapiye katılacakları tıka basa bir otobüse bindirilip araç hurdalığına getiriliyor ve ellerine tutuşturulan balyozlarla önlerine gelen hurda otomobillere rast gele sallamaya başlıyorlarmış, ta ki rahatlayana, hınçlarına alana ve cinnet halleri geçene kadar…
Tam da ihtiyaç olunduğu bir zamanda Türkiye’ de de, tıpkı İspanya’ da olduğu gibi bir tür tereppi uygulayan şirketler var mı, sanmıyorum. Olsa, ne de güzel olurdu; en azından ilk müşterisi ben olurdum.
Stefan Zweig‘ın “Amok Koşucusu” kitabını okuyanlar bilir…
Kitapta anlatıldığı gibi, şu an toplumun tamamına yakını cinnet halinde, öldürme ve intihara meyilli bir ruh halinde, birbirimizi öğütmeye başladık.
Toplumun tamamı, Amok Hastalığı’ nın pençesine düşmüş durumda. Fotoğraf ortada… Bu durumu tespit etmek için psikolog olmaya gerek yok sanırım.
Son yıllarda sosyal, siyasal, ekonomik politikalar tamamen dibe vurdu.
İktidarı yönetenler de bunun farkında…
Söyleyecek söz, atılacak hamasi böbürlenme kalmayınca, bu kez de dini söylemleri, dini ayet ve sureleri referens göstererek, yaşadığımız toplumsal Meds Yeghern’i de (Büyük Felaket) “Allah’ın bir sınavı” olarak bizleri inandırmaya, sosyal ekonomik felaketi perdelemeye çalıyorlar.
Ama günümüz kapitalist dünya da işler öyle yürümüyor. Kaz’ın ayağı öyle göründüğü gibi değil. Kapitalist sistemle yönetilen bir ülkeyseniz ve üretim toplumu değil tüketim toplumuysanız, ekonominiz kırılgan ve küresel kapitalizme muhtaçtır. Ekonomik, sosyal politikalarınız, üretim araç ve gereçleriniz de küresel kapitalizmden bağımsız olamaz. Bu politikalarınızın sonucunda İhtiyat akçesinin de son kuruşuna kadar harcamak zorunda bırakılırsınız.
Bu durum iktidarda öfke nöbetine yol açtı. Ve her zaman olduğu gibi… Kendi içinde; Kürt siyasal hareketine, sol/sosyalist kesimlere, demokrasi güçlerine, muhalif parti ve özgür basına, öğrencilere, emekçilere, çevrecilere, ayndınlara, LBGT+ bireylere; dışta da ABD, Avrupa Birliğine, bölge ülkelerine kafa tutmak, Zaloğlu Rüstem gibi herkese pala sallayarak had bildirme…
AKP iktidarı, bir önceki politikalarının devamı olarak son üç ayda ısrarla sürdürdükleri politikaların sonucunda toplumsal yaşam bugünkü hale geldi.
Taşıma su ile değirmen artık dönmüyordu.
Yani, bir yerde “Takke düştü, kel göründü.”
Üst üste yapılan zamlardan sonra, kaba ilkel milliyetçilik ve dinci/gerici politikalarla afyonlanmış kitleler uyanmaya, homurdanmaya ve üzerlerindeki ölü toprağı atmaya başladılar. Artık kral tamamen çıplak!.
Yapılan son zamlardan sonra de toplumda şiddet patlaması, öfke kontrolünde yaşanan güçlük kendine iyice göstermeye başladı.
20 yıldır ülkeyi yönetenler kendi yetmezliklerini, beceriksizliklerini şimdi de “Allah’a” havale ediyor. Yani işimiz “Allah’a” kaldı, tıpkı yağmur duasına çıkan “Sakallı Arif Efendi” ve cemaati gibi..
Biliyorum, iktidarın baskısı daha da artacak; ama şimdi zaman, siyasette 3.yol zamanıdır. Toplumsal için tek çıkış ve kurtuluş bu yoldan geçiyor.
Son söz bir hatırlatma…
Amok Koşucusu kitabı, bir çöküşün öyküsü’ nü de anlatıyor!