Yeni bir yıla daha giriyoruz.
Güle güle 2023…
Hoş geldin ya şehr-i 2024; diyeceğim ama…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pirelerin berber, develerin tellâl olduğu devirlerden bugüne az gidip, uz gidip bir arpa boyu yol gidebildik mi? Kocaman hayır.
Tüm olumsuzlukları, tüm felaketleri, tüm kötülükleri ile toplumsal yaşamımıza nüfuz eden olaylar silsilesi ile yeni bir yıla daha merhaba demeye hazırlanıyoruz.
Demokrasi, İnsan Hakları, eğitim, bilim, hukuk ve kalkınmışlık alanında dünya liglerinin son sıralarına doğru hızla pik yapıyoruz.
Yapıyoruz yapmasına ama kimsenin de çok umurunda değil.
Gittikçe bir umut kırılması toplumun tamamına sirayet etmiş durumda.
Ortadoğu’nun gergin fay hattı üzerinde bulunan ülkede, toplumsal ayrışma, kamplaşma, nefret, hızla bir virüs gibi yayılıyor.
Elbette ki ülkedeki siyaset yöntemi bunda başat rol oynuyor.
İnsanlar öfkeli.
İnsanlar tahammülsüz, insanlar sabırsız.
Yine demokrasi yerine anti demokratik uygulamaları dayayacaklar; toplumun büyük bir kesimine…
Kabullenene havuç, kabul etmeyene sopa.
Yine Anayasa/yasa tanımamazlık, yine evrensel hukuk ayaklar altına alınacak, sövgüler yağdırılacak.
Asgari ücretli, emekli, çalışan kamu emekçisi, işçisi yine enflasyon altında, TÜİK’ in tezgahına getirilecek. Toplumun büyük bir bölümü açlık sınırın altında yaşamaya mahkum edilecek; emek tüm hızıyla sömürülecek.
Doğa talancılarına, çevre düşmanlarına yeni yeni alanlar açılacak.
Halkın seçtiği Belediyelere, meslek odalarına, demokratik kurumlara yeniden kayyumlar atanacak.
Eğitim, yurtlar tarikat ve cemaatlerin ellerinde olmaya devam edecek…
Dev hastaneler yapacaklar ama içlerinde doktorlar olmayacak…
Çarpık kentleşmeye tam hız verilecek. TOKİ’ler aracılığıyla.
Kadın cinayetleri, sokak kavgaları, çocuklara taciz ve tecavüz kaldığı yerden devam edecek…Milliyetçi ve gerici, hamasi nutuklar atılmaya devam edecek. Galiz küfürlerde cabası.
Toplumun tamamının faşist-gerici ideolojinin içine çekilerek konsolide edilmeye çalışılacak. Kürt sorunu ve onun yarattığı şiddet ortamında toplum manipüle edilecek; barış çağrısı yapanlar hedef gösterilecek…
Bilime ve sanata düşmanlık tüm hızıyla devam edecek; Yeni yılı kutlayanlara, Starbacks kafelerde kahve yudumlayanlara, demokratik kurumlara, meslek örgütlerine saldırı devam edecek. Sporda şiddet ve milliyetçi holiganlaşma tam hızıyla devam edecek.
Mültecilere, göç eden yabancılara faşizan nefret söylemleri tam gaz devam edecek.
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala, Can Atalay, Gülten Kışanak, Selçuk Mızraklı. Selçuk Kozağaçlı ve on binlerce siyasi hükümlü-tutuklu yine içeride tutulmaya devam edilecek…
Yani anlayacağınız, bizim batı yakasında değişen hiçbir şey olmayacak.
Yine ölümler, yine hüzün…
Hüsran, gözyaşı akıp sel olmaya devam edecek. Bilim ve sanattan kopuk, dini cemaatlerle, tarikatlarla pragmatist içiçecilik…
Yine devletin bütçesi üzerinde çöreklenenleri izlerken, bizler, Tevfik Fikret’ in Han-ı Yağma şiirini okumaya devam edeceğiz.
Savaş ve milliyetçi hamaset gündemlerle gerçeklerin, krizlerin üzerlerini örtmeye devam edecekler.
Barış elçilerinin karşısında savaş çığırtkanlıkları, milliyetçi hamasi nutuklar atanları seyredeceğiz. Yolsuzlukları ve yoksulluğu, hukuksuzluklara, anti demokratik uygulamalara karşı tepkilerimizi basın açıklamalarıyla göstereceğiz.
Yine saldıran saldırana, aydınlığa karşı karanlığı savunanlara, ülkeyi soyan soyana, çaldıklarıyla ziftlenen ziftlenenle, yoksulluğun dibine dibine vuranlarla hayatımız devam edecek.
Velhasıl, hileli seçim oyunlarına, sonuçları trajik felakete dönüşen iki yüz bin insanımızın canına yol açan büyük depreme, yasaklarla, göz altılara, baskılara, korkuyla yaşama alıştırılmaya, tutuklamalara, yasa tanımamazlıklara, yoksullaşmaya, yolsuzluklara, muhalif basına uygulanan sansüre, kadın cinayetlerine, emek sömürüsüne, evlerden sokaklara taşan öfkeye, doğa talanına, sosyal dibe vurmuşluğa yaşayarak tanıklık yaparak koca berbat bir yılı daha bitirdik.
Benim açımdan 2023 gitse ne olacak, 2024 gelse ne olacak!
Bu nedenle bu gelecek yeni yılda, yani bizim batı yakasında değişen bir şey olmayacak.
Tekrarlayayım…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pirelerin berber, develerin tellâl olduğu devirlerden bugüne az gidip, uz gidip bir arpa boyu yol gidebildik mi? Kocaman hayır. Aksine geri geriye yol alıyoruz.
Ama yine de umudu yitirmek yok.
Enseyi karartmayacağız.
Demokrasi, emek, barış, özgürlük, hak hukuk faşizmin insafına bırakılmayacak kadar kıymetli değerlerdir. Toplumların adete nefes borusudur. Bu açıdan mücadeleye devam, diyorum.
“Ziftlenen ziftlenene” demişken….
Ülkenin halini ve de bizi anlatan güzel bir fıkrayla, her dilden iyi, mutlu, sağlıklı yıllar diliyorum.
Ser sal a we pîroz be.
***
Paşa hazretleri, su alan kayığı, ziftletmesi için kâhyasına emir vermiş…
Kâhya kayığı ziftletmiş, hesabı da getirmiş:
“Beş altın efendim!”
Paşanın gözleri fal taşı gibi açılmış:
“Beş altına bir kayık ziftlenir mi?”
Kâhya boynunu bükmüş:
“Biraz da ben ziftlendim efendim!”