Hazan mevsiminin içindeyiz.
Nedense, tarihin hep kırılma anları, benim de çok sevdiğim hazan mevsimine, eylül ayına denk getirilmiş.
Tesadüfün de bu kadarına pes doğrusu, demek geliyor içimden.
Bizi mutlu edecek daha güzel şeylerden bahsetmek dururken, coğrafyanın kaderimidir? ne, sürekli bizi mutsuz eden, yaralayan, üzüntüye boğan, içimizi kanatan, kırılma anı dediğimiz olaylar silsilesini anar durur, lanetler okuruz.
Tabi ki bütün bu kötücül olaylar Eylül ayıyla sınırlı değildir elbette.
Mesela başta, İstanbul olmak üzere, farklı kentlerde de yaşanan, benim de, tarihi utanç diye yüreğimin ajandasına not tuttuğum 6-7 Eylül pogromu…
Mesela 11 Eylül 1973 tarihinde Şili’ de, sosyalist Başkan Salvador Allende’nin devrilip, General Pinochet’in iktidara geldiği ABD destekli askerî darbenin yıldönümü…
Mesela ABD’ nin palazlandırdığı Radikal İslamcı silahlı grup el-Kaide’nin 11 Eylül 2001 Salı sabahı Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı düzenlediği dört koordineli yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği terör saldırısı dizisinin yıldönümü…
12 Eylül faşist darbenin yıldönümü…
Tüm bu kötücül olaylar Eylül ayının ilk iki haftasına sıkıştırılması sanki Tanrı’ nın bir lütfu gibi.
Bugün 12 Eylül…
Üzerinden yarım asra yakın, tam 42 yıl geçmiş. Daha dün gibi…
Herkesin, her şeyin alt-üst olduğu Amerikan menşeli militarist darbenin yıldönümü.
Anasını, arasını, danasını bilmem ama doğrusunu söylemek gerekirse, darbelerin en “hasıydı”. Binlerce devrimci, sosyalist, demokratı, yurtsever gençliği, tabir-i caizse, silindir gibi ezdi geçti!
Tutuklananlar, idam edilenler, müebbet yiyenler, işkencelere karşı direnerek boyun eğmeyenler, bu uğurda yaşamını yitirenler, yurtdışına siyasi mülteci olarak sığınmak zorunda kalanlar ve de yüzbinlerce kitabın/derginin yakılması, matbaalara en konulması…
Bu olaylar, bir dizi pusulası gibi hafızalarımıza kazındı. Bu nedenle darbenin anatomisini incelemeye, o kara günden sonra yaşanan tüm olayların dizi pusulasını buradan bir daha yapmama gerek yok sanırım.
Bu yüzden, başta Amed olmak üzere, Metris, Mamak ve diğer cezaevlerinin şanı şöhreti yedi düvele ulaştı. Kısa zamanda tüm dünya tanıdı bu insanlık dışı işkence mekanlarını ve ana yurtlarını.
Buralardan geçenler, bedenlerinde, yüreklerin de ve zihinlerin de oluşan travmalarla uzun yıllar yaşadı ve halen de yaşıyorlar.
Envai çeşit işkencelerin uygulama mekanlarıydı buralar. Utanç verici bu insanlık dışı muamelenin uygulama mekanlar sıralamasında Amed zindanı her zamanki gibi birinciliği kimseye kaptırmadı.
Çok önceden planlandığı anlaşılan, milli ve yerli darbe diye bize münhasır olarak bilenen, ancak ABD menşeli olduğu apaçık anlaşılan 12 Eylül faşist darbesi, kısa vadede sonuç alınması için yapılan bir darbe değildi aslında.
Bugün ortaya çıkan siyasal/sosyal dağınıklığın; toplumsal savrulmanın, apolitikleşmenin, gerici/ırkçı politikaların sularında debelenmenin, ekonomik olarak içine yuvarlandığımız vaziyetin de temel dayanağıdır, sebep ve sonuçlarıdır, bu herkes tarafından böyle biline…
Bu gerçeklikten ele alırsak, darbenin orta ve uzun vadede sonuç alınması bakımından yapılmış olduğu anlaşılacaktır.
AKP’ nin bugün iktidara getirilmesi de, 20 yıla yakın iktidarda tutulması, milliyetçi, ulusalcı ve muhafazakar partilerin halen oylarının mevcudunu koruması, toplumsal uzlaşmaya, toplumsal barışa, toplumsal kalkınmaya, büyümeye hiç bir bilimsel katkısı olmayan ideolojilerinin bu kadar diri kalması, devamlıklarını sürdürmesi ve toplumun büyük bir kesiminin üzerinde halen de etkili olmalarının ana gerekçelerindendir, 12 Eylül faşist darbesi.
İşte bu ahval ve şerâitte dahi;
CHP’ li Gürsel Tekin’ in bir TV kanalında, kimine göre tuzak olarak değerlendirdiği bir soruya verdiği cevapta: “HDP’li başkana elimizi kaldırıyor muyuz? Buna genel başkanlar dahil. ‘Sayın başkanım söz hakkı istiyorum.’ Şimdi bunu hak sayacaksınız ama bu ülkeyi yönetmek için bu kabul olmaz. O zaman seçime sokmayın kardeşim. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman milli irade nerede kaldı. Bu seçmen yarın nasıl oy verecek kendi partisine. Elbette HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir.”cevabı üzerinden koparılan fırtına üzerinden, ben senden daha milliyetçiyim yarışı içinde yürütülen absürt tartışmalar arasında, yarın 12 Eylül faşist darbesinin 42.yılında bir kez daha faşizme lanet getirip, hayatını yitirenlerini saygıyla anacağız.
TÜİK rakam oyunlarıyla emek hırsızlığının yapıldığı bir ortamda, 12 Eylül faşist darbesinin 42.yılında kutlayıp, bir kez daha faşizme lanet getirip, hayatını yitirenlerini saygıyla anacağız.
Toplumun büyük bir kesiminin yoksullaştırıldığı, rant uğruna sürdürülen doğa katliamlarının yaşandığı bir dönemde 12 Eylül faşist darbesinin 42.yılında, bir kez daha faşizme lanet getirip, hayatını yitirenlerini saygıyla anacağız.
Kadın cinayetleri, çocuk yönelik taciz olayları, siyasi tutuklamalar, rehin almalar, kayım politikalarıyla halkın iradesinin ipotek altına alınmalar arasında 12 Eylül faşist darbesinin 42.yılında, bir kez daha faşizme lanet getirip, hayatını yitirenlerini saygıyla anacağız.
12 Eylül faşist darbesinin 42.yılında, bir kez daha faşizme lanet getirip, hayatını yitirenlerini saygıyla anarken; Adaletin, hukukun, temel hak ve özgürlüklerin ilga edildiği, atanamayan öğretmenlerin, KHK ile haksız, hukuksuz bir şekilde işlerine son verilen barış Akademisyenlerini, kamu emekçilerini de birlikte dillendireceğiz.
12 Eylül faşist darbesinin 42.yılında, bir kez daha faşizme lanet getirip, hayatını yitirenlerini saygıyla anarken; Hayatın artık yaşanmaz olduğunu, aydınların, muhalif basının, meslek odalarının, başta HDP olmak üzere sol/sosyalist partilerin düşmanlaştırıldığı, toplumsal barış ikliminin bozulduğunu meydanlardan dillendireceğiz.
Bu nedenle, 12 Eylüller bitmedi, halen tüm uygulamalarıyla, tüm hukuksuzluğuyla bir karasaban gibi üzerime çullanmış, toptan tüm toplumu her yönden esir alıyor.
Bugün yoksulluğumuzun, duyarsızlığımızın, tepkisizliğimizin ana nedenlerdir askeri darbelerdir.
Yani, kısacası dostlar… En çok okuyan, araştıran, sorgulayan, sistemden hesap soran kuşak olmanın bedelini, değerli , önemli bir kuşak olan 78 kuşağı, ağır işkence tezgahlarında hayatlarıyla ödediler. (tabi ki, 68 kuşağı da bu uygulamadan azade değildir. Bunu da buraya not edeyim.)
Onlar yaptıkları utançlarıyla kimsesiz ölüp gittiler, esameleri dahi okunmuyor.
Oysaki, Adnan Yücel’ in şiirindeki gibi: Saraylar saltanatlar çöker/kan susar birgün/zulüm biter/menekşelerde açılır üstümüzde/leylaklarda güler/bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır/bir de yarınlar için direnenler…/Şiirler doğacak kıvamda yine/duygular yeniden yağacak kıvamda/ve yürek, imgelerin en ulaşılmaz doruğunda/ey herşey bitti diyenler/korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler/ne kırlarda direnen çiçekler/ne kentlerde devleşen öfkeler/henüz elveda demediler/bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek/yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
12 Eylül ve diğer ana ve ara darbeleri bir kez daha lanetlerken; Denizleri, Yusufları, Hüseyinleri, Erdalları, İbrahimleri, Mahirleri, Kemalleri, Hakkileri ve diğer yitirdiklerimizi, ayrıca geçenlerde yitirdiğimiz, Kamber Ateş’ in annesi, İpek Ateş’ i de saygıyla, özlemle anıyorum. Anıları mücadelemize ışık tutacak.
Kamber Ateş Nasılsın?
Kamber Ateş Nasılsın?
Kamber Ateş Nasılsın?