ALLAH PİLİY
Bana göre, bu derin çabanın esbab-ı mucibesi: Yüz yıllık Cumhuriyette nerede görülmüştür ki, hem “Protestan, hem İngiliz olacaksın! Gelip Fransa’ nın başına reisi cumhur olacaksın! Devlet-i Aliyye’ nin başına halis muhlis, yerli ve milli, Cermen kökenli Frenk biri lazım, hem de Katolik!” 1999 Mersin yerel seçimleri buna en güzel örnek değil mi?
Yoğun gündemin içinde bulursunuz biran için kendinizi ve bazen kararsız kalır, ne/yi yazacağınızı bilemez bocalayıp durur, bazen de tam klavyenin başına geçtiğinizde birden yazacağınızı unutursunuz.
Tıpkı bizim Temel gibi.
Temel seçimlerde aday olmuş, büyük bir kalabalığa karşı konuşma yapacak. Hazırlanmış, kürsüye çıkmış. Cebindeki kağıdı aramış, bulamamış. Bunun üzerine seçmenlere şöyle seslenmiş:
Sevgili hemsehrularim, puraya celirkeen neler soyleyecegimu pir Allah, pir de ben pileydum. Şimdi ise sadece Allah piliy.
Son yaşanan olaylar silsilesine bakarak söylüyorum. Altılı Masa, şapkadan tavşan çıkarmaya çalışa dursun, Allah piliy, ülka sath-ı seçim mailine girdi.
Belli ki, üç cephede birden “savaşılacak.”
Benim cephem belli: Emek ve Özgürlük İttifakı.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın dışında Millet ve Cumhur İttifakları arasındaki iktidar savaşının galibini şüphesiz Emek ve Özgürlük İttifakı belirleyecektir. Bu nedenle diğer iki cephenin gözü, hesapları Emek ve Özgürlük İttifakı üzerine kurulu olacaktır.
Bu bakımdan son tahlilde, önümüzdeki sürecin özellikle Emek ve Özgürlük İttifakı açısından umutlu, ama bir o kadarda meşakkatli geçeceği de kesin.
Kendi programımızı uygularken, bizim dışımızda genel siyasetin seyrini de yakından takip ediyoruz elbette.
Mesela millet ittifakında kafalar karışık gibi…
Cumhur ittifakına da ise, son yaşadığımız, içinde bir çok soru işaretleri barındıran Taksim İstiklalde alçakça gerçekleştirilen bombalı saldırı sonrası, farklı farklı beyanlardan yola çıkarak, bu cenahta da işlerin pek iyi gitmediği sonucunu çıkartabiliriz. Dananın kuyruğu yakında kopar mı? Bekleyip göreceğiz.
Asıl önemlisi, benim edindiğim izlenim, yanılır da olabilirim, Atılı Masa’nın cumhur adayı Sayın Kılıçdaroğlu’nun durumu. Sayın Kılıçdaroğlu’ nun adaylığına “derin” eller tarafından itiraz var ve bu temelde operasyon çekiliyor gibi geldi bana. . Devlet-i Aliyye’ nin karanlık dehlizlerde hazırlanan sahte anketlerle, köşe yazılarıyla, analistlerle, stratejistlerle, Altılı Masa’ nın sağ ayağını oluşturan Sayın Meral Akşener, Sayın Mansur Yavaş isimleri özellikle bilinçli olarak öne çıkarılıyor. Bunlardan birinin aday gösterilmemesi durumunda, Millet İttifakının seçimleri kaybedeceği algısı topluma empoze ediliyor.
Bu derin çabanın esbab-ı mucibesi de: Bu 100 yıllık Cumhuriyette nerede görülmüştür ki, hem “Protestan, hem İngiliz olacaksın! Gelip Fransa’ nın başına reisi cumhur olacaksın! Devlet-i Aliyye’ nin başına halis muhlis, yerli ve milli, Cermen kökenli Frenk biri lazım, hem de Katolik!”
1999 Mersin yerel seçimleri buna en “güzel” örnek değil mi?
Tabi ki son karar Altı Masanındır. Beni ilgilendirmez. Ama yine de, politikada, siyasette rasyonalizim diye bir gerçeklik vardır. Rasyonalizm sizi doğruya, duygusallık ise af etmez, yanlışa götürür. Bu yüzden algı operasyonuna karşı doğru yolda emin ve cesur adımlarla, ama ısrarla gitmek lazım.
Bu yüzden, Emek ve Özgürlük İttifak tabanın, kaçıncı tura kalır bilmem ama, içlerine sine sine gönül rahatlığıyla oy verecekleri aday profili bizler açısından önemlidir.
Benim cephemden ülkenin geldiği durumu özetlersem…
Özellikle son 20 yılda ülke, daha da, her alanda dibe vurmaya devam ediyor.
Huzursuzluk, güvensizlik sarmalı içinde yaşıyoruz artık.
Yolsuzluk, yoksulluk almış başını gidiyor.
Ekmeğin tanesinin beş liraya, önceki yıllarda peşin parayla tek seferde aldığımız kabanın ise otuz altı ay kredi taksitle satışına başlandığı zamanlara evrildik.
Bu tablo, ülkenin ekonomik ve sosyal alanda nerelere geldiğinin sarih göstergesidir.
İzlenen hamasi ve çözümsüzlük politikaları yüzünden toplumsal barışımız, hem içeride, hem dışarıda ürkütücü noktaya gelmiştir.
Son bir hafta içine yaşadığımız olay ise, 7 Haziran 3 Kasım tarihleri arasında yaşananların tekrar yeniden sahnelenmesi olasılığı toplumun büyük bölümünde kaygı, korku ve güvensizliğe yol açmış durumda.
Türkiye halklarının ve ülkenin, bu karanlık girdaptan çıkmasının, korku ve endişelerinden kurtulmasının tek yolu vardır: Emek ve Özgürlük İttifakı.
Hem kısa, hem orta, hem de uzun vadede, ülkenin ve toplumun yeniden inşası için programı bellidir: Güçlü demokrasi, Tarafsız ve bağımsız yargı, Kayyım rejimi değil halk iradesi, Kürt sorununda demokratik kalıcı barışçıl çözüm, Barışçı dış politika, Kadına özgürlük ve eşitlik, Ekonomide adalet, Kamu yönetiminde liyakat, Doğaya saygı, Gençler için özgür yaşam, Demokratik, çağdaş, özgürlükçü anayasa…
Artık, Türkiye halkı kararını vermelidir. Bu yukarıda saydığım programı birlikte hayata geçirelim. Bu ittifaka inanalım. Ve bu ittifakı birlikte güçlendirelim.
Yeniden birileri tarafından, eskinin fotokopisi parlatılarak halka çözüm yolu olarak dayatılıyor.
Oysa yıllarca denendi. Sağ/sığ politika ve politikacılardan çok çekti Türkiye halkı. Ekside ısrar ya da fotokopisinde ısrar, toplumsal kurtuluş ve çıkış yolu değildir.
Bu ülkenin emekçilerine, kadınlarına, yoksullarına, gençlerine, farklı kimlikten ve kültürden herkese çağrımdır!..
Gelin; emekten, barıştan, demokrasiden, hukuktan, temel hak ve özgürlüklerden yana tavrımızı alalım!
Gelin, hep birlikte Emek ve Özgürlük İttifakışemsiyesi altında toplanalım; Çünkü, dışarıda çok faşist bir yağmur yağıyor.
Allah’ da piliy, paşka da kurtuliş yolimiz yoktir!
Yine, Allah piliy, tek kurtuliş yolimiz, Emek ve Özgürlük İttifakidir.