Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere. Yastığım, ranzam, zincirim, uğrunda ölümlere gidip geldiğim. Zulamdaki mahzun resim. Görüşmecim yeşil soğan göndermiş. Karanfil kokuyor cigaram. Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…
Ahmed Arif
Gözaltı sürecinden sonra adliyeye getirilirsin. Belki daha önce verilmiş karar ile tutuklama talebiyle sevk edilirsin mahkemeye. Mahkemede de bilindik maddeler gerekçesiyle tutuklanırsın. Sonra polis aracına bindirilirsin.
Bileklerinde şakırdar kelepçe. Polis aracı yavaş yavaş mahpus kapısına yanaşır. Araçtan iner mahpusa girersin. Elindeki zinciri polis yavaş yavaş çıkarır. Kelepçeyi alır, arkasına bakmadan çeker gider. Kaldın mı gardiyanlarla baş başa. Bir sürü soru sormaya başlarlar. Parmak izi ve ıvır zıvır işlemleri yaparlar. O sıra gardiyanların amiri gelir, cezaevi kurallarını anlatır. Bilmezsin ki aslında kendi kurallarını anlatır. Daha sonra arama yaparlar. Seni bekleme odasına atarlar, bekleme odası pislik içinde, ne bir ranza ne de bir sandalye var. Saatlerce ayakta dolanırsın bekleme odasında. İşte mahpusun nasıl bir yer olduğunu orada anlarsın.
Ardından alırlar seni bekleme odasından. Upuzun bir koridorda yürürsün. Koridor biter. Koğuş kapısının önüne varırsın. Kapı önünde de bir arama yapılır. Girersin koğuşa, hele önceden kimse yoksa koğuşta bir nem kokusu işler ciğerlerine. Ardından yüzüne çat diye kapanır demir süngülü kapı. El kadar bir penceresi olan kapıya baka kalırsın. Orada anlarsın, gardiyanların gittiğini. Ayak sesleri işitmez kulağın. Çünkü hala bir kabus içinde olduğunu düşünürsün.
Hangi histir bilinmez. Bir sen bilirsin bir de senin gibi yaşayanlar. Özlersin dışarıdakileri ve hasretlerine bir sigara yakarsın. İlk gecen bitmez. Sabaha kadar dolanırsın ranzada. Ranzan demirdir, rahat etmezsin. Yanında bir demir dolap, döndükçe elin değer. İlk başta alışamazsın.
Dört duvarın ardındakileri düşünürsün. Sonra düşünürsün. İşte o an sana güç verir. Etrafın duvar ve demirlerle dolu olsa bile yaşamak direnmeyi öğretir sana. Çünkü onur ve umut vardır yüreğinde.
İşte tam da onur duyacak o insanlar cezaevinde. Gazeteciliğin onurunu korumak için uğraştıkları için bir ay önce 16 meslektaşımız tutuklandı. Onlarla ne kadar gurur duysak azdır. Çünkü onlar tek sesli medya isteyenlere karşı direndi. Onlar itaat etmediği için tutuklandılar. Onlar; gazeteciliğin ilkelerini savundular, halkın gerçek haberi alma hakkını savundular. Birileri gibi lüks içinde değil, hakikatin peşinde oldular. Sırf mesleklerini yaptıkları için bugün cezaevindeler.
İçeride de mesleklerini devam ettirmek istediler. Fakat cezaevi mektup okuma komisyonu tarafından haberlerine el konuldu. İşte mevzu tam da burada. Sistem cezaevindeki olumsuz durumların dışarıya aktarılmaması için el koyuyor. Gazetecilik faaliyetini bir tek tutuklayarak değil, bir de mektupları el koyarak engellemeye çalışıyorlar.
Her ne kadar mektuplar el konulmuşsa bile bir şekilliyle yayınlandı. Bu da onları tutuklayanlara “bizi tutuklasanız da bizler mesleğimizi her koşulda yapacağız” mesajı veriyor. Bu gurur hem içeride hem de dışarıda objektif haberciliğine gönül vermiş tüm gazetecilerindir. Bizler her zaman kalemimizle doğruyu yazacağız ve her zaman tutsak meslektaşlarımız için mücadele edeceğiz.