Mersin Eczacı Odası Başkanı Özgün Sağır, son üç yılda yeni ilaçların yüzde 79’unun Türkiye’ye gelmediğini söyleyerek, “Halk sağlığını düşünmeyenlerin, halkın cebini düşünmesini beklemek ancak mizah yazılarına konu olur” dedi.
Mersin Eczacı Odası, 14 Mayıs Eczacılar Günü nedeniyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Oda binasında yapılan açıklamayı, Oda Başkanı Özgün Sağır okudu. Zorlu pandemi sürecinin neredeyse bittiğini ve yerini; daha yakıcı olan ekonomik krize, yüksek enflasyona bıraktığını söyleyen Sağır, “TÜİK tarafından son açıklanan rakamlar ile yüzde 70’e varan enflasyon oranı, vatandaşımızın alım gücünü azaltıp, cebimizdeki parayı olduğu yerde eritirken, eczacılık dahil tüm sektörleri derinden etkiliyor. Ancak bizleri diğer tüm sektörlerden farklı kılan bir yapımız var; o da gelir kalemlerine müdahale şansımızın olmaması” dedi.
“Hakkımız ödenmedi”
Eczacıların 2009’da unutulduğunu söyleyen Sağır, “Eczacıların kar oranlarını belirleyen İlaç Fiyat Kararnamesinde (İFK) o günden beri bir virgül bile değişmedi. Aradan geçen 13 yıla, içinden geçtiğimiz enflasyonist ortama rağmen bizler hala 2009 koşullarında hizmet veriyoruz. Aradaki durumu daha iyi ifade etmek için sizlere birkaç rakam vermek istiyorum; bildiğiniz üzere İFK’da ilaç fiyatları avro üzerinden düzenlenmekte; 2009 yılında 1 avro 2,13 TL iken, bugün avro 16 lira seviyelerini aştı; yani yüzde 800’Iük bir artış var. 2009 yılında brüt asgari ücret 809 TL iken, bugün 5 bin 4 TL; yani yaklaşık 6 katlık bir artış var. Kısacası eczacı aradaki 13 yılda bu katların tersi oranında küçüldü. Pandemi sürecinde sağlıkçılar için ‘hakları ödenmez’ dendi, biz bu ifadeyi mecazen düşünürken, oysa yetkililer son derece ciddilermiş; hakkımız ödenmedi!” ifadelerini kullandı.
“Sgk ödemeleri revize edilmeli”
İFK’daki oranlar ve baremlerin, günün gerçeklerine göre güncellenmesi gerektiğini vurgulayan Sağır, “Diğer türlü bu ekonomik girdap içinde, yakın zamanda eczanelerin kepenkleri tek tek kapanacak. Bu anlattıklarım İFK’dan dolayı eczacı zararı; bir de İFK’dan kaynaklı halk sağlığı sorunu var. Son üç yılda yeni ilaçların yüzde 79’u Türkiye’ye gelmedi. Bu şartlarda, bu piyasa ortamında artık İFK’nın baştan sona elden geçirilmesi gerekmektedir. Halk sağlığını düşünmeyenlerin, halkın cebini düşünmesini beklemek ancak mizah yazılarına konu olur. SGK’nın ilaç geri ödeme sistemlerinde her geçen gün arttırarak yaptığı kısıtlamalar, maalesef vatandaşımızın cebine yansıyor. Son değişikliklerle birlikte, vatandaşımız eczaneden ilacını alırken, neredeyse kurumun ödediği kadar da cebinden fiyat farkı ödüyor” diyerek bir de buna, meydanı boş bulan ilaç firmalarının kafalarına göre at koşturmasını eklemek gerektiğine dikkat çekti. İlaç firmaları ile SGK arasındaki anlaşmaya göre, firmaların kuruma iskonto yapmak zorunda olduğunu söyleyen Sağır, “Ancak bazı firmalar bu iskontoyu yapmayarak, aradaki farkı vatandaşa yansıtmakta; buda biz eczacıları konuyla hiçbir alakamız olmadığı halde vatandaş ile karşı karşıya getirmekte. Sosyal devlet ilkesi gereği, SGK’nın ödeme politikalarını mutlaka revize etmesi gerekmektedir” dedi.
“13 tane tabeladan ibaret fakülte var”
İlaç, eczacılık ve sağlık alanında yaşanan ekonomik sorunların yanı sıra; eczacıların diğer büyük sorunlarından birinin de yapısal konular olduğunu ve bunun en temel nedeninin ise plansızca açılan eczacılık fakülteleri ve artan kontenjanlar olduğunu belirten Sağır, “2012 yılında yürürlüğe giren yasa değişikliği ile eczacılıkta tahdit uygulaması başlamış olmasına rağmen, aradan geçen 10 yılda 43 eczacılık fakültesi açılmıştır. Bugün ülkemizde 60 eczacılık fakültesi var ve bu fakültelerden 13’ü genel yetersizlikleri nedeniyle öğrenci alamamaktadır. Kısacası 13 tane, tabeladan ibaret olan fakültemiz var. Daha acısı ise; öğrenci alan 47 fakültenin sadece 14’ü akredite olabilmiştir. Yani bu fakülteleri açan zihniyet; geri kalan 33 fakülte için yetersiz demiştir. Niteliğin, niceliğe kurban edildiği bir durumu yaşamaktayız. Bu nitelik kaybından dolayı maalesef, eczacılık fakülteleri yüksek lise veya meslek edindirme kurslarına dönüşmüştür. Ülkemizde yeterince hatta fazla eczacı varken, yeni yeni fakülteler ile ne amaçlanmaktadır? Bu durum, sağlık sisteminin geleceği ve ülke kaynaklarının israfından başka bir şey değildir” diye konuştu.
“Niceliğe değil niteliğe ihtiyaç var”
Bu kadar çok eczacılık fakültesi olmasına rağmen, ilaç üretiminde yok denecek seviyede olunduğunu ifade eden Sağır, şöyle devam etti: “Sanayi ve teknoloji bakanlığının, ilaç sektörü raporunun özetinde; ‘İthal edilen ilaçlar ise genellikle yeni ve ileri teknoloji gerektiren, biyoteknolojik olarak üretilen, implante edilen ilaçlar, yeni ilaç taşıyıcı sistemler, aşılar, kan ürünleri, insülin, kanser ilaçları, bazı hormonlar, bazı oftalmolojik preparatlardır’ denilmektedir. Ayrıca aynı raporda, ülkemizin ilaç ihracatının ithalatı karşılama oranı yüzde 24 olarak açıklanmıştır. Bakanlığın bu tespitleri bile; eczacılıkta niceliğe değil niteliğe ihtiyacımızın olduğunu apaçık göstermektedir. Bizler, yeni eczacılık fakülteleri açılmamasını, akredite olmayanların öğrenci almamasını ve ilaç üretimi ve ar-ge konusunda yoğunlaşmasını ve akredite olanların ülkemiz ihtiyaçları gözetilerek kontenjanlarının planlanmasını istiyoruz.”