MERSİN MERCEK: Akkuyu’da yaşananlarla ilgili açıklama yapan EMEP Mersin İl Örgütü, “Nükleer santrallerden vazgeçilsin. Okulların, şirketlerin reklam aracına dönüştürülmesine son verilsin” denildi.
Emek Partisi (EMEP) Mersin İl Örgütü, son dönemde Akkuyu Nükleer Santali’nda yaşananlar ve nükleerle ilgili okullarda reklam yapılmasına ilişkin basın açıklaması düzenledi. İl binasında yapılan basın toplantısına EMEP Mersin İl Başkanı Yusuf Kaya, il yönetici Merve Karataş, Akdeniz Belediye Meclis Üyesi Halil Kara ve Genel Başkan Yardımcısı Sedat Başkavak katıldı. Açıklamada EMEP Mersin İl Başkanı Yusuf Kaya konuştu.
Yusuf Kaya şöyle konuştu: “Nükleer santrallerden vazgeçilsin. Okulların, şirketlerin reklam aracına dönüştürülmesine son verilsin. Akkuyu NGS ile Milli Eğitim Müdürlüğü el ele vermişler, nükleer santralin reklamını okullarda yapacaklar. Rusya devlet şirketi ROSATOM’un üstlendiği Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatı, pandeminin ağır koşullarına, Covid pozitif vakalarına, işçi ölümlerine ve beton çatlağına rağmen son hız devam ediyor. Anlaşılan o ki; ROSATOM yöneticileri Akkuyu NGS inşaatından gelen patlama, çatlayan evler, yaralanan insanlar ve çıkan yangın haberlerini, çalışma koşulları ve alamadığı ücretler için isyan edip iş bırakan işçi haberlerini, ardı arkası kesilmeyen iş cinayeti haberlerini okullarda Nükleer santral reklamı ve güzellemesi gürültüsüyle boğmak ve üzerini örtmek istiyorlar. Bırakalım okullarda toplantılar düzenlemeyi bütün ülkeyi reklam afişleriyle de donatsalar ne Akkuyu NGS inşaat alanında yaşananları nede Nükleer santrallerin bilimsel olarak defalarca ispatlanmış zararlarını silemezler” dedi.
Okullarda toplantılar yapılmasını isteyen, ROSATOM Kamu Kurumları ile İlişkiler ve Uluslararası İşbirliği Yönetici Direktörü Aleksei Frolov başta olmak üzere ROOSATOM’un tüm yetkililerine, Milli Eğitim müdürüne, Mersin Valisine ve AKP iktidarı yöneticilerine soruyoruz. Okullarda neyi anlatacaksınız? Nükleer santralin inşa sürecinde ve sonrasında santral devreye girince yaşanacaklara ilişkin sorulara cevap verecek misiniz? Yoksa, okullarda nükleer yalanlarınızı mı anlatacaksınız. Mersin halkının merak ettiği bu sorulara cevap verin.” Diyen Kaya şöyle sordu: “
- Neden Nükleer santraller her türlü denetimden uzak tutulmaktadır. Nükleer santral inşaatında beton çatlağını, korona için alınmayan önlemleri, iş cinayetlerini ve tüm bunlar olurken inşaatın bir dakika bile durmadığını anlatacak mısınız?
- Pandeminin en ağır koşullarında pek çok işyerinde yemekhanelerde 4 kişilik masalara iki kişi çapraz bir şekilde otururken nükleer santral inşaat yemekhanelerinde işçilerin balık istifi, yemek yemeye mecbur bırakıldıklarını da anlatacak mısınız? Salgın karşısında işçileri korumasız bıraktığını da anlatacak mısınız?
- İşçilerin ücretlerini alamadıkları için yaptıkları eyleme özel güvenlik ile müdahale edip, zor kullandığınızı ve bir işçinin özel güvenliğin darbeleri sonucu öldüğünü de anlatacak mısınız?
- Basına yansıyan ve Mersin kamuoyunda konuşulan; denetimsiz, ağır çalışma koşullarında durmaksızın çalıştırılan işçilerin inşaattan düşme, elektrik çarpması vb nedenlerle son 15 günde 5 işçinin ölerek iş cinayetlerine kurban gittiğini de açıklayacak mısınız? Urfalı demir işçisi Emrah Bali’nin nasıl ve neden elektrik akımına kapılarak iş cinayetine kurban gittiğini anlatacak mısınız?
- Nükleer santral inşaat sahasında rastgele yapılan patlamalar sonucu, kaç eve zarar verdiğinizi, kaç insanın yaralandığını ve Büyükeceli’de sadece insanlara değil hayvanlara bile rahat uyku uyutmadığınızı da anlatacak mısınız?
- Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında defalarca meydana gelen beton çatlağını ve bu çatlakları nasıl kapattığınızı anlatacak mısınız? Benzer durumun yaşandığı Finlandiya Olkiliuoto 3 reaktöründe 5 milyar dolar maliyet artışı ve 10 yıl gecikme yaşanırken, Akkuyu Nükleer santralinde bunca iş cinayeti ve beton çatlağı yaşanmasına rağmen işin bir dakika bile durmadan ve gecikme olmadan işçilerin sağlığı ve canı pahasına nasıl devam ettiğini açıklayacak mısınız? Finlandiyadakiler mi acemi, yoksa siz çatlağı sıvayarak mı kapatıyorsunuz, beton çatlağını nasıl çözdüğünüzü anlatacak mısınız?
- 2011 yılında Japonya’da meydana gelen depremle oluşan tsunami sonrası felaket yaşanan Fukuşima Nükleer santralinde çok önceden 1998’de reaktörde çatlak var diyen işçinin işten atılırken çatlak gizlenmiştir. 20 yıl sonra bile açığa çıkan nükleer kazalar olduğu bugün bilinen bir gerçektir. Okullarda yaptığınız toplantılarda nükleer santrallerin yapım ve işletim aşamalarının denetim ve şeffaflıktan neden uzak tutulduğunu da açıklayacak mısınız?
- Yaşanan pek çok sorunun ve iş cinayetlerinin neden gizlendiğini de açıklayacak mısınız?
- Nükleer felaketler sonrası oluşan maddi hasarların yanı sıra suya, toprağa ve halk sağlığına verilen zararları da açıklayacak mısınız?
- 1975 ile 1996 arası 8 nükleer kaza olduğunu ve 6,7 milyar dolar maddi hasarlı Çernobilin dışında 1,7 ile 2,4 milyar dolar maddi hasarlı 6 kaza olduğunu ve insan sağlığı, hayvanlar, su ve toprağa verdiği zararın ise çok daha yüksek zararlar olduğunu açıklayacak mısınız? Fukuşima nükleer felaketi sonrası geçen 10 yılda ödenen tazminatın 200 milyar doları geçtiğini açıklayacak mısınız?
- Çernobil sonrası Türk Tabipler Birliğinin yaptığı çalışma sonrası Trabzon’da 1990 yılında 90 olan kanser vaka sayısının 2003 yılında 720’ye çıktığını, Ordu’da 50 olan kanser vaka sayısının 2003’te 1637’ye çıktığı tespit etmiştir. 1996 yılında Çernobil ve etkileri üzerine inceleme yapan ODTÜ’lü bilim insanları Çernobil’den yayılan Sezyum elementinin % 85 toprağın üst 12 cm’sinde olduğunu ve toprağı, suyu dolayısıyla da insana bulaştığını tespit etmişlerdir. Çalışırken bile çevreye radyoaktif toz yaydığı bilinirken, nükleer santrallerin halk sağlığı, su ve toprağa zararlı olduğunu anlatacak mısınız?
- Dünya Nükleer santrallerden vazgeçerken, nükleer santralleri en çok kullanan Avrupa’da bile “YEŞİL YATIRIM” KABUL EDİLMEDİĞİNİ’DE açıklayacak mısınız?
- Birleşmiş Milletler İklim değişikliği konferansı öncesi Fransa başta olmak üzere 10 Avrupa birliği üyesi ülkenin Nükleer santralleri “yeşil yatırım” olarak kabul edilmesi önerilerinin bırakalım Birleşmiş Milletleri Avrupa Birliği üyesi diğer ülkelere bile kabul ettiremediklerini açıklayacak mısınız? Nükleer santrallerin “yeşil yatırım” olmadığını bile bile doğanın canlı yeşilini soldurup yok ederek, kasalarınızı dolduracak doların parlak yeşilini tercih ettiğinizi de anlatacak mısınız?
- Nükleer santralde üretilen elektriğin, ülkeye pahalıya mal olacağını da anlatacak mısınız?
- Bugün uluslar arası piyasalarda elektriğin kilovat saatine 4-5 cent ödenirken, Akkuyu nükleer santrali faliyete geçtiğinde 12,35 cent’ten Türkiye’ye elektrik satarak normalden 3 kat fazla parayı cebinize indireceğinizi de anlatacak mısınız? Bugün evlerde kullandığımız elektrik fatura tutarı ortalamasında (fatura içine gizlenen kayıp kaçak ve iletim bedeli dahil) kilovat saatine 70 kuruş ödediğimiz elektriği Akkuyu Nükleer santralinden doların artışına bağlı olarak değişmekle beraber kayıp kaçak ve iletim bedeli bile dahil edilmeden 1,5 TL’ye satarak, ülke kaynaklarını sömürürken, kasalarınızı nasıl doldurduğunuzu da anlatacak mısınız?
- Peki Nükleer santrallerin aslında hiçte güvenli olmadıklarını anlatacak mısınız?
- Deniz tarafına yapılan 6 metrelik duvar nedeniyle denizden bile etkilenmeyeceğini söylerken, dünyanın en güvenli santrali diye reklam edilen Fukişima nükleer santralinin, deprem nedeniyle oluşan 17 metrelik tsunami nedeniyle reaktöre kadar deniz suyu dolduğunu ve radyasyonun hava ve suya karıştığını da anlatacak mısınız?”
Kaya son olarak şöyle çağırı yaptı: “Emek Partisi olarak başta AKP iktidarı olmak üzere tüm nükleer santral savunucularını ülkemizi yeni felaketlere maruz bırakacak nükleer santral sevdasından vazgeçmeye çağırıyoruz. Üretim insan ihtiyaçlarına göre ve doğayla uyumlu değildir. Varlığını doğanın yağmalanması ve insanın sömürülmesi üzerine kuran bu sisteme karşı mücadele etmezsek insanlık dışı çalışma koşullarında, işsizlikle açlık tehdidi altında, sefalet ücretine mahkum olarak çalışırken suyumuz, toprağımız, havamız da enerji ve maden şirketleri tarafından kirletilecektir. Bozulan halk sağlığı yine bu tekellerin ilaç ve medikal şirketlerinden sattıkları malzemelere ve açtıkları özel hastanelere mecbur bırakılacaktır. Başta okul ve hastaneler olmak üzere tüm kamu kurumlarını şirketlerin reklam aracı haline getirilen tüm uygulamalar son bulmalıdır. İşçi, emekçi, üretici köylü tüm Mersin halkını, nükleer santrallere hayır demeye ve yaratılan bu kapitalist talan ve yıkıma karşı birleşmeye çağırıyoruz. Yaşanan bunca felakete rağmen Nükleer santralleri savunan partilerden desteklerini çekmeye ve Emek Partisinde örgütlenmeye çağırıyoruz.”