Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, Mersin’in güncel ve acil sorunlarına dair basın toplantısı düzenledi. Koca’nın Yeşil Sol Parti Mersin İl Örgütü’nde düzenlediği toplantıya HDP İl Eş Başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Bedriye Kuş ve yöneticiler destek verdi.
Mersin kentinin çözüm bekleyen çoklu ve derin sorun alanları olduğu söyleyen vekil Perihan Koca, “Ekonomiden tarıma, istihdamdan eğitime, sağlığa, barınmaya, göç sorunundan sosyal toplumsal yaşama, ekolojiden kültüre sanata değin, Mersin halkının çözüm bekleyen gerçekten çok önemli sorunları var. (Ancak acil ve yakıcı sorunlar açısından özelikle birkaç konuyu özel olarak zikretmek istiyorum)
Mersin halkı birçok kriz tarafından zorlanıyor. Ancak derinleşen krizlere rağmen, gündelik yaşamında ayakta kalmaya, geçinmeye, sağlığını korumaya, doğasını korumaya çalışıyor. Ekonomik kriz, Mersin halkına pahalılık, zam ve geçim sıkıntısı olarak yansıyor. Ücretler düşüyor, ücretlerin değeri eriyor, temel ihtiyaçlar sürekli zamlanıyor. Alım gücü giderek düşüyor” dedi.
Koca’nın konuşmasının devamı şöyle;
“Toplumsal çürüme, çeteleşme, liman bölgesinden yapılan uyuşturucu ticaretinin yarattığı şiddet ortamı giderek yayılıyor. Mersin kentimizde bu anlamıyla gerilim ve şiddet ne yazık ki gündelikleşiyor…..Kadın cinayetleri, iş cinayetleri, gündelik hayatta sıklaşan şiddet olayları her geçen gün artıyor….Ancak biliyoruz ki Mersin halkının bu yaşam mücadelesi elbette ülkenin içerisinde bulunduğu durumdan bağımsız değil. Halkımız adeta suç şebekesine dönüşmüş bir iktidarın elinde yaşam mücadelesi- var olma savaşı- veriyor.
Hepinizin bildiği ve gün be gün deneyimlediği gibi her geçen gün derinleşen bir bölüşüm kriziyle karşı karşıyayız. Bu bölüşüm krizine teorik olarak ekonomik kriz demiyorlar, çünkü gerçekten de ülke ekonomisi büyüyor. Yıllık ortalama yüzde 4’ten fazla bir oranda büyüyen ekonomiden söz ediliyor. Ama bu büyümenin emekçilere yansıması tersine bir etkide oluyor…. Çünkü bu büyüme emekçilerin vahşi bir şekilde sömürülmelerinden ileri gelen bir durum. Zira bu büyüme emekçilerin yarattığı bütçelerin sermayedarlara peşkeş çekilmesiyle oluştu. Özellikle son 7 yılda sermayedarlara verilen devasa kaynak aktarımları ülke tarihinde benzeri olmayan bir düzeyde…. Kısacası büyüme adı altında bizlere anlattıkları şey halkı yoksullaştıran bir büyüme….1 Temmuz tarihinden itibaren geçerli olacağı söylenen asgari ücret zammındaki beyhude artışın hiçbir anlamı yoktur. Mersin özelinde asgari ücrete yapılan zamların hemen ardından temel ihtiyaçlara yapılan zamlara bakarsak bunun neden anlamsız olduğunu çok daha iyi anlarız diye düşünüyorum… Şunu artık çok iyi biliyoruz. TÜİK aydan aya enflasyonu düşüren rakamlar açıklıyor. Ama gerçek hayatta tersine bir gidiş var. Açlık sınırı 10.360 TL iken, Yoksulluk sınırı 33.750 TL iken #AsgariÜcret ‘müjde müjde’ denilerek 11.402 TL sefalet ücreti olarak açıklandı. Ve Asgari ücret zammının hemen ardından Mersin halkı ardı ardına gelen zamlarla karşı karşıya kaldı. Hemen ertesinde Mersin’de 5 TL olan ekmek 7,5 TL’ye, 8 lira olan şehir içi yolcu taşıma ücreti 11,5 TL’ye çıkarıldı,
SUYA ZAM
Mersin Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü (MESKİ) de suya yüzde 25 zam yaptığını açıkladı. Zaten hali hazırda özellikle Depremden sonra artan ev kiraları yakıcı bir barınma sorununa dönüşmüşken, şimdilerde Mersin’de ortalama ev kiralarının 10-15 bin tl arasında seyretmeye başladığını da özellikle vurgulamak gerekiyor. Gördüğünüz gibi asgari ücrete yapılan zamlar daha emekçinin cebine girmeden yapılan zamlarla erimiş oluyor….. Mersin’de uçurumun kenarında bir derin yoksulluk gerçeğini yaşarken, sarayın günlük harcama kalemi ise 14 milyon 694 bin TL olarak kayıtlara geçmiş durumda…. Buradan bir kez daha diyoruz ki emekçilere reva gördükleri bu sefalet ücretleriyle saraydakiler gelsinler bu ücretle kendileri geçinsinler….
AKKUYU NÜKLER SANTRAL
Mersinin en önemli sorun alanlarından biri de biliyorsunuz Akkuyu nükleer santrali. Nükleer enerjinin dünya genelinde git gide terk edilen bir enerji biçimi olmasına rağmen iktidarın yıllardır sürdürdüğü rantçı politikalar uğruna yüzlerce kuşağın yaşamı tehdit ediliyor. Göz göre göre büyük felaketlere gebe bir santral, insanlık ve doğa düşmanı bir anlayışla inşa ediliyor. Hiçbir mantığı, hiçbir rasyonel gerekçesi olmayan nükleer santralin inşaatında geçtiğimiz hafta ortaya çıkan görüntü de bunun cabası oldu. Akkuyu Nükleer Güç Santrali inşaatında çalışan işçilere GPS (takip) cihazı takıldığı haberlerini bizzat duyurmaya çalıştık ancak başka gündemlerin arasında ne yazık ki kaynadı gitmiş oldu. Biz bu sessizliğe izin vermemek adına burdan bir kez daha ifade etmek istiyoruz: İnşaat santralinde çalışan emekçileri denetlemek amacıyla kollarına zorunlu olarak elektronik takip cihazları takılıyor. Takılan bu cihazla işçilerin her adımı, şantiyenin neresinde olduğu izleniyor…Cihazı çıkarmak yasak ve çıkarmaları durumunda o günkü ücretleri işçilerden kesiliyor; aslında cihazın bozulması da yasak, çünkü bozulursa cihazın ücreti de işçiden kesiliyor. Görüldüğü gibi, teknolojik ilerlemeyi insanlığın yararına olarak pazarlayan kapitalist uygarlık aslında teknolojiyi emekçileri sürekli baskı altında tutmak amacıyla, emeği sürekli denetim altında tutmak amacıyla kullanıyor. İşçinin canını alan emekçilerin canına okuyan bu düzen aynı zamanda insan onurunu ayaklar altına alan çağ dışı modern kölelik uygulamalarına başvuruyor. Emekçilere yönelik bu insanlık dışı uygulama kabul etmeyeceğiz
ORMAN TALANI MESELESİ
Mersin halkının bu rantçı, yağmacı düzenden çektikleri bunlarla sınırlı değil elbette. Ülkenin her karış toprağını, her yeşil alanını, her doğal varlığını kâr uğruna yağmalayan kapitalist dostu siyasal iktidarın yeni bir icraatına tanık olduk. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı olan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı eliyle 28 ilde 503 arsanın satışa çıkarıldığını öğrendik. Bu 28 ilde satışa çıkarılan alanlar elbette yine ormanlar, sit alanları ve tarım arazilerinden oluşuyor. Ve bu 28 kentin bir tanesi de Mersin ilimiz. Edindiğimiz bilgiye göre Erdemli ilçesindeki ormanlar ve Mezitli’deki kamusal araziler satışa çıkarılıyor. Satışa çıkarılan bu arazilerin imar planları ise elbette şaibeli. Mersin ilimizin arazi varlığının yüzde 53ünü orman alanı oluşturmakta. Mevcut büyüklüğü ile türkiye genelinde 3.sırada yer almakta Ormanlarımıza bir yaşamsal servet olarak yaklaşmak yerine bu ortak serveti yaşamsal serveti imara ranta çevirmeye derdine düşüyor. Ormanlarımız doğal tarihsel alanlarımız talana yağmaya açılıyor.. İnşaat ya Resulullah düsturu ile yaşamın can damarları kesip ranta açılmak isteniyor. Buradan bu proje derhal iptal edilmesine yönelik çağrımızı br kez daha dillendirmek istiyorum. Biz bu projenin iptali için
UYŞTURUCU, BİREYSEL SİLAHLANMA…
Bildiğiniz gibi Mersin aynı zamanda bir liman kenti. Ve ülke genelinde artan çeteleşme ve uyuşturucu trafiği ilimizi doğrudan etkiliyor. Önceki dönem iç işleri bakanının ve son başbakanın da adının karıştığı birtakım kirli iddialardan bilirsiniz, Mersin limanı uyuşturucu trafiğinin yürütüldüğü noktalardan birisi.Mersin limanından yıllardır ülkeye sokulan uyuşturucunu yol açtığı toplumsal çürüme son yıllarda gözle görülür bir seviyeye ulaştı. Özellikle Yoksul mahallelerin neredeyse her sokağında, kadınlar, gençler, çocuklar, mahalleliler. Herkes bizi durdurup uyuşturucu sorununu anlatıyor ve devletin bu sorunun çözümünü istemediğini belirtiyorlar. ‘Bu şehirde bu gerçeği bilmeyen yok’ Mafyalaşma, çeteleşme ve rantın paylaşılamamasından kaynaklanan şiddet beraberinde şiddet olaylarını tırmandırıyor. Bireysel silahlanmanın artışına bağlı olarak, silahla yaralama ve cinayet olayları günden güne artıyor. Gazetelerin, web sitelerinin haber arşivlerine bir göz gezdirin, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Mersin ilinde 2022 yılında gerçekleşen 65 olayda 47 kişi ölmüş, 55 kişi yaralanmıştır.
ERKEK ŞİDDETİ
Mersin aynı zamanda erkek şiddetinin en yoğun yaşandığı illerimizden bir tanesi. Mersin asli mezarlığının bir köşesinde erkek şiddetiyle aramızdan koparılan sanatçı Bergen bir köşesinde erkek devlet şiddetinin kurbanı Konca Kuriş ve bir köşesinde Özgecan Aslan ve elbette sayısız kadın kardeşimiz yatıyor. Yine, Geçtiğimiz günlerde Mersin’de bir kadın kardeşimiz daha erkek şiddeti ile katledildi. Mersin’de yaşayan kız kardeşimiz Esra Asena Temir, Mustafa Bangiz adlı erkek tarafından darp edilerek öldürüldü. Bizler biliyoruz ki; Esra Asena’yı kadın cinayeti ile yaşamdan koparan; yargısıyla, polisiyle, hükümetiyle, ceza kanunuyla bu erkek düzenidir. İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin ikinci yılında, biliyoruz ki, her geçen gün kadın cinayetleri katlanarak artıyor. Sözleşmenin kaldırıldığı günden bugüne 608 kadın, erkekler tarafından katledildi. Failleri, katilleri koruyan bu düzeni değiştireceğiz. Kadın katillerinden de bu erkek egemen düzenden de kadın özgürlük mücadelesi ile hesap soracak, bir kadın daha eksilmesin de var gücümüzle çalışacağız.
Mersin halkı sahipsiz değildir. Mersin halkının sesine ses olmaya, bu soygun düzenine karşı örgütlenmesini, çeteleşme ve uyuşturucuya karşı mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz.