MERSİN – Mersin Adliyesi’nde avukatlar hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin açıklama yapan baro ve meslek örgütlerinin eylemini takip eden basın çalışanlarının ekipmanları “güvenlik zafiyeti oluşacak” gerekçesiyle içeriye alınmadı.
Mersin Barosu, 18 Şubat’ta adliye bahçesinde basın açıklaması yapmak isterken polis tarafından darp edilen ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu’na muhalefet etmek”, “Görevi yaptırmamak için direnme” ve “Görevli memura mukavemet” iddiasıyla üyeleri hakkında soruşturma başlatılmasını protesto etti. Mersin Adliyesi bahçesinde yapılan açıklamada, Bursa’da gardiyanları taşıyan araçta yaşanan patlama gerekçesiyle “güvenlik zafiyeti oluşacak” denilerek gazetecilerin ekipmanları içeriye alınmadı. Uzun süre adliye kapısında bekleyen gazeteciler, ekipmanlarını, emanete bırakarak, cep telefonuyla çekim yaptı. “Mersin Barosu” yazılan pankartın açıldığı açıklamaya Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı R. Erinç Sağkan, TBB yönetim kurulu üyeleri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanları İlknur Alcan ve Bünyamin Şeker ile Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Veli Küçük, Adana Barosu Başkanı Semih Gökayaz, Gaziantep Barosu Başkanı İskender Kahraman, Diyarbakır Barosu Başkanı Nihat Eren, Şanlıurfa Barosu Başkanı Mehmet Velat İzol, Bingöl Barosu Başkanı Ömer Faruk Hülakü, Van Barosu Başkanı Zülküf Uçar, Muş Barosu Başkanı Kadir Karaçelik, Siirt Barosu Başkanı Kenan Bilge, Hakkari Barosu Başkanı Ergün Canan, Batman Barosu Başkanı Erkan Şenses ve Şırnak Barosu yönetim kurulu üyesi Nadir Şan ve çok sayıda avukat ile Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri katıldı.
“MÜCADELE KARARLILIĞIMIZI GÖSTERMEK İÇİN TOPLANDIK”
Mersin Barosu Başkanı Av. Gazi Özdemir, Bursa’da gerçekleşen terör saldırısını kınayarak başladığı konuşmasında 22 avukat hakkında hukuksuzca soruşturma başlatıldığını söyleyerek, “Yargının kurucu unsurlarından olan savunma makamına ve avukatlık mesleğine yönelik, özellikle son dönemlerde artarak devam eden tehdit ve saldırılara karşı sözümüzü söylemek, mücadele kararlılığımızı göstermek ve meslektaşlarımızın yalnız olmadıklarını ifade etmek amacıyla bugün burada toplanmış bulunmaktayız. Bilindiği üzere, 18 Şubat tarihinde saat 12.30 da, Mersin Adliyesi bahçesinde basın açıklaması yapmak isteyen meslektaşlarımız hem meslek onuru, hem de insanlık onuruna yaraşmayacak bir şekilde kolluk kuvveti tarafından ağır saldırıya uğramışlardır. Meslektaşlarımız olay günü, düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında basın açıklaması yapmak ve avukatlık mesleğinin de bir gereği olarak barışçıl talep ve çağrılarını dile getirmek amacıyla bir araya gelmiş ancak henüz açıklamaya dahi başlayamadan kolluğun biber gazlı ve plastik mermili saldırısına maruz kalmışlardır. Yapılan saldırı neticesinde 9 meslektaşımız yaralandığı için darp raporu almak zorunda kalmıştır.”
“MERSİN CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI HUKUKSUZLUĞA İMZA ATMIŞTIR”
“Bilindiği üzere meslektaşlarımızın bu barışçıl çağrıları, uzun süredir tutuklu olarak yargılanan ve demans hastalığı sebebiyle tahliye talebinde bulunan İstanbul Barosuna kayıtlı Av. Aysel Tuğluk hakkında ATK tarafından 15 Şubat 2022 tarihinde düzenlenen rapora ilişkin açıklama yapmak ve dikkat çekmek isteyen ÖHD Mersin Şubesi, 18 Şubat tarihinde basın açıklaması yapmak için çağrıda bulunmuş; yapılan çağrı neticesinde de birçok meslektaşımız adliye bahçesinde toplanmış ancak açıklamaya dahi başlayamadan şiddetli bir saldırıya uğramışlardır. Baromuz tarafından 22 Şubat tarihinde Mersin Adliyesi bahçesinde yeniden basın açıklaması yapılarak, meslektaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen saldırı kınanmış ve Mersin Barosu olarak meslektaşlarımızın yanında olduğumuz ifade edilmiştir. Ancak Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı, meslektaşlarımıza yapılan saldırının üzerinden henüz sayılı günler geçmiş olmasına rağmen kabul edemeyeceğimiz bir hukuksuzluğa imza atarak, 22 meslektaşımız hakkında, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna Muhalefet, Görevli Memura Mukavemet ve Kamu Kurumu veya Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Faaliyetlerinin Engellenmesi iddialarıyla soruşturma başlatmıştır” ifadesini kullandı.
“YARGI, BASKI VE SİNDİRME ARACINA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR”
Şiddetin ve baskının gün geçtikçe arttığını, temel hak ve hürriyetlerin yok sayılmaya çalışıldığı bu dönemde yargının, toplumun tüm muhalif kesimleri ve hak savunucularının üzerinde bir baskı ve sindirme aracına dönüştürülmeye çalışıldığının altını çizen Özdemir, “Bizler bağımsız savunmanın temsilcileri olan avukatlar olarak hukuk, ahlak ve meslek onuru üzerine ant içerek cübbelerimizi giydik. Unutulmamalıdır ki avukatlar için; hak ihlallerine karşı mücadele etmek, hukukun üstünlüğünü savunmak ve hukukun üstünlüğünü ülkenin her yerinde geçerli hale getirmek, Avukatlık Kanununa göre bir haktan öte sorumluluk ve görevdir. Bizler hukuksuz soruşturmalar ve kovuşturmalara maruz kalsak dahi, meslek yeminimize bağlı kalarak, yapılan her hukuksuzluğa, mesleğimizin onuruna yakışacak şekilde karşı durmakla yükümlüyüz. Hak savunucusu avukatlar, insan haklarının, özgürlüklerin ve hukuk devletinin güvencesidir. Bilinmelidir ki savunma makamını temsil eden avukatların özgür ve etkili olmadığı bir toplumda hiç kimsenin özgürlüğü garanti altında değildir.
“KABUL ETMİYORUZ VE ŞİDDETLE KINIYORUZ”
Meslektaşlarımızın en temel anayasal haklarından birini kullanmak üzere bir araya gelmelerine dahi tahammülsüz davranılarak kendilerine saldırılmasını, bu saldırının utancı henüz devam ederken bir de meslektaşlarımız hakkında soruşturma başlatılmış olmasını kabul etmiyoruz ve şiddetle kınıyoruz. Bu hukuksuzluğun bugün itibari ile derhal sonlandırılmasını istiyor ve Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden hiçbir şekilde geri adım atmayacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz” Şeklinde konuştu.
SAĞKAN: ADLİYELER EN ÇOK AVUKATLARIN İŞYERİDİR
TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan ise Bursa’da gerçekleşen terör saldırısını kınayarak başladığı konuşmasında, “Arkanızda gördüğünüz bina, bir adliye binası. Yurttaşlarımız bu binanın içerisinde hak ve hukuk arayışı içerisindeler. Şiddete uğrayan kadın, istismara uğrayan çocuk, alacağını tahsil edemeyen emekçi, işçi hepsi buradalar ve yanlarında avukatları var. Emin olun o avukatları, bu sistemin içerisinden çekip alırsanız bu binalar adalet yerine adaletsizlik üretir. Bu binalar adaleti sağlaması gerekirken, adaletsizliği bizzat yaratan içi boş taş binalara döner. Haliyle arkamızda gördüğünüz bu binanın içerisinde çalışanlar, emekçiler, hakimler, savcılar için bu binalar işyeriyse, bu binalar en çok da avukatların işyeridir. Çünkü sistemin içerisinden avukatları çıkartırsanız, o karar mekanizmasında yer alan hakimler, iddia makamında yer alan savcılar, hakim ya da savcı olamazlar, düz birer memur olmaktan ibaret kalırlar. Dolayısıyla, adaletin tesisini sağlayan savunma makamıdır. Yurttaşın yanında yer alan, yurttaşın temel hak ve özgürlüklerini koruyan savunma makamıdır. Yurttaşın derdini dert edinen, onun omuzuna dokunan avukatlardır. O sebeple burası en çok da bizim işyerimizdir.
“KOLLUK GÜÇLERİNİN MÜDAHALESİ, TÜRKİYE’DEKİ AVUKATLARIN TEHLİKEDE OLDUĞUNUN TEK BAŞINA GÖSTERGESİDİR”
Haliyle avukatlar da, barolar da Türkiye’deki hukuk sistemini ilgilendiren Anayasal temel hak ve özgürlüklerimizi ilgilendiren her türlü konuda tüm yurttaşlarımızın hakkı olduğu gibi, kendi işyerlerinin önünde basını bilgilendirmek, kamuoyunu bilgilendirmek üzere açıklama yapmak en temel haklarıdır. Anayasal haklarıdır. Ama daha da önemlisi, hak olmanın dışında bu durum, avukatların ve baroların yasandan kaynaklanan görevi ve sorumluluğudur. Bu sebeple, Mersin Barosu avukatlarının gerek 24 Şubat Tehlikedeki Avukatlar Günü’nde, gerekse 18 Şubat’ta yaptığı açıklamalar, hem ifade özgürlüğü kapsamında avukatların hakkıdır, hem de yasadan kaynaklanan görevleridir. 24 Şubat Tehlikedeki Avukatlar Günü’nde açıklama yapmak isteyen avukatlara müdahalede bulunulması, hem de son derece sert bir müdahalede bulunulması, gerçekten Türkiye’deki avukatların tehlikede olduğunun herhalde tek başına göstergesidir.
“AVUKATLARA YÖNELİK MÜDAHALENİN BAROLAR BİRLİĞİ VE BAROLARIMIZ TARAFINDAN KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Ancak şunu da ifade etmek isterim ki, Türkiye’deki avukatlar tehlikedeyse, aslında tehlikede olan yurttaşlardır. Yurttaşların başta adil yargılanma hakkı olmak üzere, temel hak ve özgürlükleridir tehlikede olan. Üzülerek ifade etmek isterim ki, her iki açıklamada da kolluğun son derece sert müdahalesi, açıkça yurttaşı savunma hakkından mahrum bırakan müdahalelerdir. Bu anlamda değerlendirdiğimizde, adliye önünde açıklama yapan avukatlara yönelik müdahalenin Barolar Birliği ve barolarımız tarafından kabul edilmesi mümkün değildir. Biz hak ve özgürlükler için mücadele eden tüm meslektaşlarımızın ne bir adım önünde, ne de bir adım arkasında değiliz. Tam da yanı başlarındayız. Onlarla birlikte mücadele etmeye onlarla birlikte hak ve hukuk için mücadele etmeye sonuna kadar devam edeceğiz” diye konuştu.
‘AÇIKLAMA YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Daha sonra söz alan ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan, meslektaşlarının Tuğluk’a destek verdiği için haklarında soruşturma açıldığına değinerek, “Savcılığa sesleniyoruz. Anayasal hakkını kullanan meslektaşlarımıza değil hakkın kullanımını engelleyen kolluğa soruşturma açılması gerekirdi. 10 gün önce Şırnak’ta bir hafta önce Batman’da meslektaşlarımıza yönelik saldırının başka bir versiyonu da bu soruşturmadır. Bugün avukatlara yönelik saldırılar sistematik ve düzenli hale gelmiş durumda. Nasıl ki savcılıklarca adliyelerde Mevlit, kokteyl, basın açıklaması yapılıyor, biz avukatların da çalışma mekanları adliyelerdir. Biz sadece duruşma salonlarında avukatlık yapmıyoruz. Elbette Toplumsal konularda, müvekkillerimizle ilgili kamuoyunu bilgilendireceğiz, elbette açıklama yapacağız. Daha önce de bu konuda birçok dava açıldı ve tamamı beraatla sonuçlandı. Bugün yaptığımız gibi bundan sonrada çalışma alanlarımız adliyelerde açıklama yapmaya devam edeceğiz” dedi.